“Yapacak çok işimiz var. Memlekete dair inancını kaybetme. O topraklar bizim, o insanlar bizim, o yoksulluk ve çaresizlik bizim. Sorumlu hissetmeyi asla bırakma. Samimiyetle inanırsak Allah bizi bereketlendirir.” Geçen sene, bir hayal kırıklığının eşiğindeyken bu mesaj gelmişti Melik Abi’den. Eksik olan buydu sanırım; üzerimizdeki tozu üfleyecek birkaç cümle. Bu memlekette yeniden başlamaya sevk edecek tek cümleye nasıl da muhtacız. Herkesin, “olmaz, yapamazsın, başaramazsın” dediği yerde birinin, o inancı, umudu çöldeki su misali size sunması büyük nimet.
Bu memlekette her yenilginin, kaybedişin, çaresizliğin ağıtçısı var. Müjdeci bulamıyoruz, olamıyoruz. Gönüle bahar getiren bir sevinç, bir muştu duyuramıyoruz. Hayır, teselli etmekten bahsetmiyorum, teselli acizliği artırır. Fakat iyiyi ve güzeli çağırmayı vazife edinemez miyiz, yokuşlardan tepe taklak yuvarlansak da kemiklerimiz ve kalbimiz için ümit var olamaz mıyız? Köhne ve çürümüş bir kabullenmişlikle nasıl devam edebiliriz yaşamaya, yürümeye? Her zaman, her yerde ve koşulda birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye edemez miyiz? Kavurucu acıların içinden yürüyüp gelenlere soluklanacak gölge olamaz mıyız? “Yiğit duldasında yiğit saklanır. Muhannette gölge olmaz, dal olmaz.” der Karacaoğlan. İnsan; mert insanın gölgesine sığınır, namerdin zaten gölgesi olmaz, diyor. Mert olup merdi bekleyemez miyiz?
Meflûç zihinlerin ve gönüllerin birbirlerine hastalık bulaştırır gibi karanlığını, umutsuzluğunu bulaştırması bu şehrin ışığından eksiltmez. Bir güneş bin kör kuyuyu aydınlatır, yeter ki o güneşin doğacağını bilerek umutla sabahı bekleyelim. Yeter ki paçamızdan tutup çukurlara çekmeyelim birbirimizi, biri aydınlığa yürürken köprü olabilelim.
“Yaşadım fakat nasıl yaşadım?” diye soruyor şair. Allah’ın huzurunda, şu cümlenin köklerine can suyu olacak cevabımız olur inşallah. İman ettik, iyi işlerde bulunduk, birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye ettik, diyebilmek nasip olsun.
Ve Melik Abi şöyle yazmıştı son mesajını: “İnancını diri tut…” Yeniden başlamanın şifası ile tozumuz üflendi; umudumuz, inancımız, ruhumuz tazelendi. Gönülden uzatılan her cümlenin canı ile can bulduk. Canı bulduk candan içeri, Allah bizi bereketlendirdi. Daim ve kaim olsun.