“Cor no edito! Yüreğini yeme!” diyor Pisagor emmi, onu dinleyip bu niyetle başladık eleştiri serisine. Yüreğimi ve zihnimi kemirenleri hafta hafta döküyorum buraya. Malumunuz geçen hafta belediye ile ilgili söyleştik bu hafta da milletvekilliği üzerine dertleşelim. Üç milletvekilimizden ikisi keleş muhabbetine dalınca Muş’u unuttular. Bizler de var gücümüzle tek milletvekilimize yüklendik. Geçen hafta belediye üzerine yani bir bütün olarak tüm çalışanlara dair sitemlerimizi aktarmıştık fakat bu hafta bir isim üzerine konuşacağız; Mehmet Emin Şimşek.
Kendinden önce kentini düşünen adam… Mütebessim, cana yakın, ilgili, azimli bir milletvekili. Yalnız adam… Yalnız çünkü kelebek olma sancısıyla kıvranan tırtıl bir şehrin milletvekili o. Yerde sürünen bir şehri ayağa kaldırma, kanatlandırma gayretiyle çırpınıp duran yalnız bir adam. Her görüşten insana sadece kapısını değil gönlünü de açan fakat halk, partilileri, yerel basın, STK’lar tarafından hiçbir zaman tam bir destek göremeyen ve eminim ki gönlü buruk, hüzünlü yine de hiçbirimize küsmeyen, vazgeçmeyen bir vekil. Belediye Başkanımızın yaşadığı o yoğunluk misliyle vekilimizde var. Kulvarları farklı fakat varacakları yer yine millet. Belediye Başkanımızı gururla takip ettiğim bir husus, hizmetleri halka anlatma gayreti. Yerel basın, sosyal medya belediye faaliyetlerini halka itinayla ulaştırıyor. Milletvekilimizin ise belki de gördüğüm en büyük eksiklik, olan biteni yeterince aktaramıyor olması. Yani bahsettiğim, sadece katılım sağlanan programların sosyal medyada paylaşılması değil mütemadiyen gelen yatırımların halka anlatılması. Gönül isterdi ki kıymet bilelim de olan biteni kendi aramızda yayalım ama ona da zahmet etmiyoruz. Bırakın yaymayı, vekilimize bu minvalde destek olmayı, okumuyoruz, araştırmıyoruz bile. İlimize son yıllarda yapılan milyonluk projelerden bîhaberiz. Kondurmuşuz dilimize bir türkü “çalışmıyor da çalışmıyor” diye, sığ cümlelerle, eleştirilerle bir kalemde siliyoruz tüm çabaları. Vekil o telefonu açmasın bir hele, o işimizi görmesin bir hele, o sözünü tutmasın bir hele vay haline! Netice: Çalışmıyor! Hâlbuki soluksuz bir telaşın içinde koşturduğunu, yoğunluktan hasta olup olup yine tebessümle ayağa kalktığını, buraya bir yatırım dahi getirebilmek adına sayısız görüşmeler gerçekleştirdiğini, yine tüm bunlara rağmen o telefonlarımızı da cevapsız bırakmadığını, ceplerine sıkıştırdığımız o tüm notlarla da ilgilendiğini, bunca yıldır dava arkadaşlarından hatırı sayılır bir destek görmeyi bırakın AK Parti içindeki akp’lilerin arkasını toplamaktan, onları ayaklandırmaya, yüreklendirmeye çalışırken ne kadar yorulduğunu gö-re-mi-yo-ruz!
Daha birkaç gün evvel Muş tarihinin en büyük yatırımı gerçekleşti;
-Yaklaşık 2 milyarlık Alparslan2 Barajı’nın temeli atıldı.
-Araştırma Hastanesi proje hazırlıkları sürüyor,
-Malazgirt Milli Park Projesi hayata geçiriliyor,
-Muş’un sağlık çalışmalarında kullanılmak üzere 75 milyon 100 bin TL ödenek yine vekilimizin görüşmeleri neticesinde çıkarıldı,
-Köylerin eksikliklerinin giderilmesi projesi kapsamında 35 milyon TL daha hibe alındı
-Bulanık ve Varto yüksekokulları açılıyor
-100’ü aşkın yeni okul ve sağlık ocağının ihalesi gerçekleştirildi
-Batmam-Sason yolu proje aşamasında
-Muş-Erzincan hızlı tren projesi hükümetin 2021 planları arasında fakat Vekilimiz 2019 yılına almaya çalıştı (Halkın, yerel basının desteği olmadı)
Bu saydıklarım bu yıla dair hatırladıklarım ve daha niceleri var ve elbette bazı projeler vali, belediye başkanı, rektör iş birliğinin neticesinde elde ediliyor. Emeği, gayreti olanlardan Allah razı olsun.
Peki sorun ne? Belediye Başkanımızda olduğu gibi çoğu şeyin alttan alınması, taviz verilmesi, ziyadesiyle tolerans gösterilmesi. Bunca yatırımı şehre getirseniz de elinizde olmayan sebeplerden dolayı özel bir firmaya verilmiş olan baraj ihalesinde gayet olağan bir şekilde firma yetkililerinin kendi hemşerilerini istihdam etmesini bile size bağladık. Kaldı ki Muşluların istihdam edilmesi hususunda çokça direttiğinizi ve neticesiz kaldığında duyduğunuz üzüntüyü bile görmezden geldik. Bununla birlikte yatırımlarınızın olduğu ilimizde yahut il dışında yoğunlukla Muşluların istihdamına ehemmiyet verdiğinizi de umursamadık. Çünkü kolaya kaçmayı, mantıklı düşünmek yerine “bu adam niye kendi elleriyle işi başkalarına verip halkın gözünde kendini düşürsün ki” diye düşünmek yerine “çalışmıyor” tevatürünü uydurmayı memleketi savunma refleksi olarak geliştirdik.
Seçim çalışmalarında yalnızdı, seçimden sonra yalnızdı, yolsuzluğa, hırsızlığa izin vermedikçe yalnızlaştı. Yeni yatırımlar için yetkililerin kapısına dayandığında, dönüp arkasına baktığında Nasrettin Hoca misali yine yalnız bırakılmıştı. Evet, durum böyle trajikomik! Proje üretmiyoruz, destek olmuyoruz, yapılan onca haksızlığa rağmen cesaret edip “çalışıyor yahu bu adam!” demeye korkuyoruz. Mahalle baskısından korkuyoruz, herkesin kara dediğine kara deme mecburiyetimiz varmış gibi beyazı görmezden geliyoruz. Vekilimizin tüm bu gayretlerine rağmen yine de içimi didikleyen birkaç husus var. Mesela pasif bir teşkilattan rahatsızlık duyduğundan emin olmama rağmen neden değiştirilmesine vesile olacak gücü elinde bulunduramıyor olmasını merak ediyorum? Muhakkak zamanında bununla ilgili de girişimlerde bulunmuştur ama neden biz yıllarca yan gelip yatan bir partiyi seyretmek zorunda bırakıldık, genel merkezi bu konuda yeterince rahatsız edemedik mi? Mevcut yönetimin ise neler yapabileceğini bu erken seçimde görme imkânı bulacağız. Fakat eski yönetimlerde (hakkını veren varsa tenzih ederim), ekseriyeti zarardan başka bir şey getirmemişken yıllarca ortalıkta gerine gerine yürümelerine neden müsaade edildi? En çok yakındığım mevzu bu elbette vekilimizle ilgili. Seçim var sabredelim, referandum var sabredelim, kongre var sabredelim, aile içi mevzular bunlar sabredelim diye diye burada yıllar heba edildi. Ben özellikle Muş gibi bir yerde yöneticilerin, idarecilerin daha sert, kararlı ve gemileri yakabilecek iradede olmalarını arzu ediyorum. Bir teşkilata, kuruma, şehre zarar veren kim olursa olsun aldığı uyarıdan sonra kendine çeki düzen vermiyorsa yolu açık olsun denmelidir. Alttan ala ala şehri bir düze çıkaramadık.
Neticeyi gelelim o halde; her kim ki sevmeyerek bakarsa Yusuf’u çirkin görür, diyor Sâdi. Sevelim, sevmeden yaşanmıyor dünya… Hoşça bakın zâtınıza…