Bu Şehirde, bu Ülkede, bu Evrende, "kadın" olmak büyük mesele… Dünyanın varoluşundan bu yana belki de hiçbir kadın, bir anlam bulamamış kendisinin yaratılmışlığına, karşı cinsinin kendisine karşı olan olumsuz tutumundan dolayı. Çoğu kadın kendine ait olmayan bir hikayenin içinde bulmuş kendini. Kimisi çocukluğunu yaşayamadan itilmiş kadınlığa. Kimisi kendi büyümeden daha erişmiş annelik vasfına. Kimisi takıntı olmuş bir ruhu hastaya. Kimisi uhde kalmış içinde gayretsizin birinde. Hangi çatı altında görülmemiş ki bir kadına dair "bir çift tuzlu çeşme." ve duyulmamış ki  "Avaz avaz susan çığlıklar."  Aman dileyen çağrışlar! Hangi kadın hayatının bir döneminde dahi "gömmedi ki gülüşlerini gamzelerinin çukuruna." Hangi dala tunduysa ya çıplaktı ya çatlaktı ya da kırıldı belinde o "dal" morlukları kaldı bedeninde. Önemsenmediği, değer göremediği, ötelendiği, hor görüldüğü, eziyet edildiği... Her gün için kahır ve pişmanlık içinde "ah" etti, kendini "bedbaht" etti. Ele Halil İbrahim eve Nemrut olan erkeklerin merhametsizliğiyle, ilgisizliğiyle, anlayışsızlığıyla sınandı geldi geleli bu cihana. Yine de vazgeçmedi fedakarlığından. Ödün vermedi insanlığından. Kadın denen bu "naif" yaratık, kendisini hayatın içinde önemli bir yere yerleştiremeyenlere "rağmen" onlara evlat oldu, yar oldu, yaren oldu, eş oldu, arkadaş oldu ve en önemlisi anne oldu! Yeryüzündeki "ilk kadın" olan, insanlığın annesi, ilk maşûku, ilk yăreni Adem'in Havva'sından başka her kadının kalbinin üçte ikisini "elem" ile geçirdiği muhtemeldir. Oysa ataları Adem, İşlediği o büyük günahın sonucunda "sen" demeden, " senin yüzünden..." demeden yarinin yüzüne suçluluk tokadı indirmeden, "Biz yaptık" demişti. Beni değil "bizi affet" demişti Yaradanına yakarırken!  Birlikte göğüslediler suçu, günahı ve birlikte çektiler cezalarını sürgün olarak cennetten. Ne acı ki hiçbir Ademoğlu atasını örnek almadı bu önemli hususta. Hiçbir ademoğlu kıymet bilmedi, hakkettiği saygıyı göstermedi kadına, kadınına, kadınlara. Yaşadığımız bu adaletsiz evrende her suçun günahı kadına yüklenir olmuş. Kadın yaşamın içinde adeta cehenneme giden ve götüren bir vasıta olarak etiket almış. Bütün haklarından mahrum edilip hakkı olmayan bir asalak konumuna itilmiş. Saçının telinden, eteğinin boyundan tutun da gülüşüne, yürüyüşüne kadar aşağılayıcı bir yorum, anlam ve teşhir ile birer cinsel obje haline getirilmiş. Dini bahane eden hak bilmez, farz bilmezlerin sünnet diye sadece dört kadın alma hakkında ısrarcı olan o niyeti bozuk, zihniyeti bozuk, ruhaniyeti bozuk insanların emelinde sefil olan  o biçare kadınlara, cahiliye devrinde diri diri gömülen o kız çocuklarının umudu (Hz. Muhammed ahlakı ile terbiye edilmiş kalpler.) Lazım şimdi bize, hepimize...!