Bu günde her kesin arzuladığı ama bir türlü bulmakta zorluk çektiği bir kavram üzerinde duralım. Adı SEVGİ. İzahat bana ait. Belki başka tarifleri de vardır.
Sevgi nedir* Nerede satılır? Nasıl bulunur? Çeşitleri var mı vs gibi sorulurlarla başlayalım.
Bana göre sevgi sevgi üç türlüdür!
Birincini……….. “Eğer” türü sevgi”
İkincisi …………., “Çünkü’’ türü sevgi”
Üçüncüsü ……… “Rağmen’’ türü sevgi.”
Birincisi “EĞER”
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Bir psikolog arkadaşım demişti… “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi… Karşılık bekleyen sevgi... “Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu… “Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır.” Bana göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “Eğer” türüne rastlanıyor. Bir örnek verecek olursak, Bir genç Üniversite giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama basarîli olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına kaplıcaya gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle “Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan kaplıcaya gittin” diye bağırıyor. Delikanlı “Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde kaplıcalıya gittiğini anlatmıştın” diyor. Baba daha çok kızarak, delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor.”Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı” Burada yanılıyorlar… “Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı!”
İnsanlar “Eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.”Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yasamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir” İlginç değil mi?
İkincisi. ÇÜNKÜ.
Hep yazarken yanlış yazdığım ÇÜNKÜ. ( ben hep çünkü yazarım.)
Çünkü türü sevgi, Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.” Örnek mi? ”Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!)” “Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..” “Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki...” “Seni seviyorum.
Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edilir... Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş bir şeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artik ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Komşu komşuyu kıskanır, Kardeş kardeşi geçmeye çalışır. Bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?” Elbette ki kocaman bir hayır. ÇÜNKÜ, ÇÜNKÜ TÜRÜ SEVGİDE GERÇEK VE SAMİMİ SAĞLAM BİR SEVGİ OLMAZ.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi. “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?” korkusu. Tüm insanların iki yani vardır. Biri dışa gösterdikleri. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.. “İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse” korkusu buradan doğar. İkincisi de. “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.” Endişesidir.
Peki, o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? “Ve iste sevgilerin en gerçeği yolda!
Üçüncü tür sevgi HER ŞEYE RAĞMEN
Üçüncü tür sevgi benim ‘Rağmen’ diye adlandırdığım türdür”. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birsey beklenmediği için eğer” türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için “Çünkü” türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan “Bir şey olduğu için” değil, Bir şey olmasına rağmen” sevilir. Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine “rağmen” olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Güzel bir söz okumuştum.
“Yüreklerin en çok susadığı sevgi her şeyi göze almaktır.” diyor. Bende RAĞMEN diyorum. “Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, basarî ya da ünden daha önemlidir.” Bunun böyle olduğundan nasıl emin? Hakli olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. “Su soruma cevap verin” diyor. “Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, basarî ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize ‘Yasamamın ne yararı var’ diye sormaz mıydınız?”
Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire basınızın üstüne çökmez miydi? O an yasam size anlamsız gelmez miydi?” “Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni ‘Rağmen’ türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok”
Peki, bu dünyada sevgi ne kadar var? Bana göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor.
Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda. “Dünyadaki en büyük kıtlık, ‘rağmen’ türü sevginin yeterince olmayışıdır!”
Selam ve dua ile…