Bu yazımla birkaç para avcısına meydan okumuş olabilirim ama her yazımda olduğu gibi bu yazımın da arkasındayım. Çünkü hiçbir makalemi ya da eleştirel düşünce yazılarımı koltuğumda arkama yaslanıp kahvemi yudumlarken yazmıyorum. Soruyorum, izliyorum, araştırıyorum, okuyorum. Derlediklerime kendi özgür düşüncemi katıp yazıyorum. Önümüze zigzag çizgiler çizilmediği sürece biz insanoğlu dümdüz bir yolu seçiyoruz ve hayatı dümdüz yaşıyoruz.  Eskiden reyting savaşı vardı yani en azından bize öyle aksettiriliyordu, insan beynine zigzag düşünceler eklerse hayatta en değerli olan ve geri dönüşü mümkün olmayan zamanı birazdan örneklendireceğim TV programlarının karşısında yok etmeyeceklerdir. Genel bütün diziler, filmler ve özellikle bu yazım için üzerinde duracağım gündüz kuşağı programlarının aslında reyting pek umurlarında değil, bu programların yapımından yayımına özellikle sunucularının kazandığı dudak uçuklatan miktarı herkes biliyor olsa, özellikle ev hanımları, muhtemelen mahkeme salonunda karar hakimi kılığına bürünen, kültürümüzle alay eden, bazıları ajanstan seçilmek üzere mağdur edilmiş bir azınlığın sırtından şöhret ve varlık içinde yüzen bu isimleri izlemek yerine bir gazete bir kitap ya da kendilerine fayda katacak bir el işiyle meşgul olmayı tercih ederlerdi. Genel anlamda bu programların ekran karşısına adeta ağaç gibi diktiği izleyiciler, program bitinceye kadar kendileriyle ilgili hiçbir şey yapmaz, yapamazken, yemeğini ocakta unutanlar dahil hatta yemek vs. ev işlerini bir yana bırakırken sunucular saatlerini ve ceplerini doldurmuş olmanın huzuru içinde evlerine dönmüş oluyorlar. Hepsini bir yana bıraktığımızda karşımıza çıkardıkları konular, örf adetlerin bize kendi öz atalarımızdan miras bırakılan kültürümüzün nasıl yok edildiğini, edemeyenlerin de etmeleri için gözlerinin boyandığı ahlak değerlerimizin tamamen hiçe sayıldığı iğrenç ötesi konular ve bu konuların kime ne faydasının olacağını rtük bile görmezden geliyor. Oturup hepsini kaleme almaya kalksam muhtemelen ansiklopedi çıkar ama ben aydınlanmak açısından kısa birkaç örnekle izleyici kitlesinin gerçekleri görmesini umuyorum. X kanalda sabah 10.00'da başlayan ve kendini bir sunucadan ziyade bir ahlak polisi, karar hakimi, sulh ceza mahkemesi başkanı  zanneden  öz güveni tavan yapmış bir vatandaş. Ses tonu,  üslubu, yırtıcı bakışları ile konuk aldığı sözüm ona sorun çözme adı altında ortada işlenmiş bir cinayet varken kadının beş yıl önce aldığı iki adet bikininin rengine, nerede kullanıldığına, ne amaçla alındığına takılıp tabiri caizse bıyık altından gülerek konuk aldığı bayanın bir bikini giyecek fiziğe sahip olmadığını alaycı bakışları ile iyi bir izleyici yakalayabilirken, para avcısı sunucu cinayeti bir yana bırakıp bu bikinilerin akıbetini ısrarla sormasının ortadaki cinayetle hiçbir alakası olmadığı halde izleyicinin üzerinde merak uyandıracak şekilde sorarak ekrana kilitleyip, kendisi üstün akıllı olup izleyiciyi bir aptal yerine koymasından başka hiçbir açıklaması yok.  İzleyici akışa kapılmak yerine beyninde çizdiği zigzaglar sayesinde asıl amacı kavrayabilse, düşen reytingleri bu programları sona erdirir ve insanlar adil bir şekilde hak ettiği parayı kazanmanın yollarını arar. Aynı kanalda öğleden sonraki para avcısı sunucu, evden kaçan bir kadının (ki bu kadının ajanstan günlük para karşılığı getirildiğini ve aynı kadını başka rollerde ve kanallarda da görenler hemen anlayacaktır)  kaç erkekle birlikte olduğunu sırıtarak sorması, oyuncu kadının pişkin ve sırıtkan yüz ifadesi ile Mehmet'ten Osman'a Osman'dan birkaç hafta sonra Selami'ye selami'den sıkılıp iki hafta sonra falana falana kaçtığını anlatırken yine bir oyuncu olan ajanstan cüzi bir rakamla getirilen koca rolündeki adam, eşimi kabul ediyorum ne yaparsa yapsın affediyorum diye komik bir gözyaşı döküyor. Bu program canlı yayınlandığından kahvehanelerde, berber ve kuaförlerde ofis gibi yerlerde ayrıca tercihen izlendiğinden erkekler tarafından boynuzlu yakıştırması ile yuhalanan para karşılığı sahte kocaya giden küfürler havada uçuşurken, çoluğuna çocuğuna ömrünü adayan kadınlar ahlak yobazlığı üreticilerinin kurduğu tuzakla herşeyi affedebilecek bir koca hayali içerisine girerken evdeki huzursuzluk had safaya bile çıkabiliyor. Aile içinde güvensizliğin arttığı, ahlaki değerlerimizin yerlerde sürünmesine neden olan bu programların ivedilikle sonlandırılması gerekiyor. Bunu da izleyici gerçekleri görerek,  en kıymetli vakitlerini “en kıymetli olan kendisi için” güzel bir şeyler yaparak reytinglerinin düşmesine vesile olacaktır.  “Kişinin en kıymetlisi yine kendisidir”. Evlilik ve gelin kaynana programlarına hiç değinmiyorum. Yalnız, araştırmalarıma ve birkaç farklı kanalda aynı gelinlerin farklı kaynanalara sahip olduğunu, bir kanalda saldırgan, hazır cevap, asi bir gelini oynarken, X kanalda sessiz, mağdur, ezilen gelini oynadıklarını gözlemleyen iyi bir izlenimci olarak, burada saygısızca ve fütursuzca kaynanaya hakaret eden gelinlerin bir çoğu evli bile değil ve gerçek gelin kaynana değiller. Dolayısı ile en kıymetli zamanlarını bu gereksiz, geleceğimize hiçbir katkısı olmayan programları izleyen gelinler, ekrandan duydukları her ağır ve kırıcı cümleleri kendi anne baba ve kaynanalarına çekinmeden söyleyebiliyor gelecekte yaratacağı kaosu göremiyorlar. Bütün bu seviyesizliğin bir kurmacadan ibaret olduğunun altını çiziyorum. Bu yazımın üzerine para avcısı sunuculardan karşı bir savunma gelirse hodri meydan diyorum. İnce eleyip sık dokuyan bir RTÜK algısı bende tamamen yok oldu zira bu programların RTÜK’ten geçmiş olma ihtimalleri düşündürücü.