Bu günkü yazımın formatı, kısa ve ana cümlelerle birkaç konu.
Teşekkür:
Yazıma başlarken gazetemizin 19.cu kuruluş yıldönümünü kutlar emeği geçenlere ve bu güne kadar gelmesine destek olan gazetemizin takipçileri ve okuyucularına teşekkür ederim.
Eğitim:
Önümüzdeki günlerde okulla açılacak. Adı, eğitim ve öğretim dönemi. Anne babalar ve öğretmenler ve toplumda hamiyet hissi taşıyan sair insanlar. Size sesleniyorum. Lütfen biraz duyarlı olun. Sokaktan gelen gençliğin vicdanları inciten sesine kulak verin. Öğretim kolay. İnternet onu fazlasıyla yapıyor. Siz eğitimi öne çekiniz. Üzerinize düşen görevi yaparsanız gençliğin o vicdanları sızlatan sesine duyarlı olur onlardan da şikayetçi olmazsınız. Gerekte kalmaz.
Sen, anne baba; Dikkatli ol. Senin bin bir zahmetle büyüttüğün çocuğunu senden, senin kültüründen, mukaddesatından koparmak isteyen pusuya yatmış o kadar çok güruh var ki;
Kızını, oğlunu boş bırakırsan, onun aklını, fikrini, doğru ve dolu kitaplarla donatmazsan, başkalarına yani o pusuda bekleyen gurup veya kişilere yem olur. Onlar, onun kafasını doldurur. Bir müddet sonrada oğlunu kızını sokaklardan toplamaya başlarsın..
Kokuşmuş sistemden medet umarsan, çocuğunu, ya meyhanede yada uyuşturucu sofralarında ararsın.
Ne yapabilirim deme. Sen önce anne baba olarak eline kitabını al. Sonrada oğluna kızına OKUMA SEVGİSİ aşıla. Sonucu, hemen de fark edeceksin. Bunlar benim uydurmam değil. Dünya düşünürlerinin tespiti…
Ama burada önemli bir hususu hatırlatayım: Metot çok çok önemli, Nabza göre şerbet...
Malum Zihniyet…
Ben İmam Hatip menşeliyim. Bir aidiyetim var. Vatanımın ve bayrağımın bekçisiyim. Alçak kişilikli hamam böceği benim okluma ve okulumda okuyan bunca insanıma hakaret ediyor.
Ahlak fukarası kadın... Benim terbiyem sana layık cevabı vermeye müsaade etmiyor. Ben senin sözlerine kızmıyorum. Zaten ne olduğun belli… Her şeyin ortada… Gizli saklı bir şeyin yok. Ancak üzüldüğüm şey, sana sahip çıkan malum zihniyetin yanında bir kısım İmam Hatiplilerin olması. Ama zannediyorum sen onlardan bahsediyorsun. Çünkü sana da yakınlar.
Fakat hatırlatayım… Fazlada malum zihniyete güvenme. Can çekişiyor. Gebermek üzere. Hem de yanındaki İmam Hatiplilerle beraber.
Malum zihniyet, ben sizin en etkili ve zumlunuzun çizmeyi aştığı zamanları yaşadım. O günkü şiddetli zumlunuz ve gayretiniz mahsulü şimdilerdeki bu hamam böceği misali birkaç cılız ses.
Fikir akrabası olduğunuz teröre ve terörizme biraz umut bağlamıştınız. Oda geberdi. Ya da gebermek üzere.
Ama malum zihniyet, ben size bir üzücü haber vereyim. Son umudunuzu bağladığınız ve Z KUŞAĞI adı taktığınız gençlik içinde mukaddesatına, kültürüne, bayrağına ve bin beş yüz yıllık kimliğine sahip çıkan çok büyük oranda bir kitle var. Zaten onlarda bulundukları ortamda söz sahibi. Onlar mucit, onlar çalışkan, onlar lokomotif. Sizin zihniyetin can çekişmesini, birkaç elbisesiz kurtaramayacaktır.
Siyasi çalkantıların ürünü ideolojik konulara pek girmem. Okuyucularım ve takipçilerim bilir. Ama bir İmam Hatipli olarak, elbiseyle gezmeye utanan kişiliksiz birisine ve o malum zihniyete bir iki laf etmekte hakkım olsun. Aslında hiç muhatap alınacak güruh değil ama yazayım dedim yine de.
Hayatından çıkar...
Arkadaş senin zihin dünyana, ahlakına, kişiliğine veya maddi durumuna bile katma değeri yoksa birilerinin, çıkar onları dünyandan. Zarar etmezsin. O faydasız insanı hayatından çıkardığın zaman herhangi bir kaybın olmayacak. Faydasız ve zararlın insanları neden yanında taşırsın ki; Bu, kim olursa olsun desem yeridir.
Kendisine zaman ayırdığın insan o zamana değsin. Ben hep söylerim… En değerli varlık hazinemiz zamandır. Onu neden değersiz insanlara harcayalım ki;
Gönlünde, kalbinde değersiz insanlara yer ayırdığın zaman orada değerli insanlara yer kalmaz. Yazık değil mi yani. Ben uyguluyorum. Faydası var zararı yok. Size tavsiyem: Uygulayınız.
Bir heykeltıraşın yaptığı gibi yapın. Kaya parçasından işe yaramaz parçaları çıkardı mı geriye güzel bir figür kalıyor. Zararlıları çıkarınki güzel kişiliğiniz görünsün…
Eleştirmek:
Kendinizi eleştirmek yada başka bir deyimle, kendimizle aramıza mesafe koymak. Bunu yapıyor muyuz? ? Çoğu kere: evet. Kendimize kızıyoruz. Suçluyoruz, yargılıyoruz. Neymiş efendim falan şeyi yapmasaydım, keşke şunu söylemeseydim… Keşke gitmeseydim vs. vs.
Bu pişmanlıklar serisi bizi bizden koparıyor. Sonrada karşılaştığımız haksızlıklarda kendimize hak vermiyoruz. Öncesinde kendimizi hep suçlamışız ya. Ardından bir umutsuzluk ve kendimiz beceriksiz ilan etmek.
Tavsiyem, geçmişe pek fazla takılı kalma. Tamamıyla sil de demiyorum. Üzerini sonradan baktığında okunabilir şekilde çiz. Şeffaf kalemle. Biraz kendine pozitif yükle. Yükle ki; kendine güvenin gelsin. Yaptıklarının sana azda olsa getirisine bak. Daha fazlası için adım at. Neye önem verip vermediğini ayrıştır. Unutma ki senin çok az gördüğün kazanımların başkaları için çok büyük bir sermayedir. Adamda yok ve ulaşamıyor da. Belki de ulaşması imkansız. Bu çok sağlam bir vücut ve uzuvlarımız olabilir. Küçükte olsa bir uğraşımız olabilir. Yani kendinle arana pek fazlada mesafe koyma... Şımarmaz. Endişen olmasın.
Umutlu olmak ve hayata umutla bakmak en güzeli. Umutsuzluk, hayatın ölüm döşeğidir. Umutlu olmak için bişiler bul. De ki; Güneş bu gün benim için doğdu... Selam ve dua ile…