İftara yarım saat kalmış, yemekler hazır. Ben pencere kenarında, iftarı bizimle beklercesine sabırsız kuşlarla yazıma başlıyorum. Kuşlara bakıp şükrediyorum, bulutlara, içerideki yemek kokusuna, 4 yaşındaki kardeşim Muhammed Fatih’in koşuşturmasına, kaç yaşına gelirsem geleyim içimdeki iftarı bekleyen çocuk heyecanıma şükrediyorum.
Bu ay insanı duygusallaştırıyor mu ne, bilmiyorum. Sofrada gördüğüm her şeye şükrediyor ve acaba başkaları nerede, ne yiyor diye içimden geçirirken hep hüzünle geçiyor iftarlar. Benim çevremin ekseriyeti öğrencidir. Sena’lar bu ay sıkışıktı acaba yemekte ne var, Ali’ler erkek öğrenci evinde neyi ne kadar yapabiliyorlar bilmiyorum, Derin sevmez yurt yemeklerini, Şeyma yemeklerde yumurta yiyemez, bugün yurdun menüsü neydi… Birkaç kez iş yerinde toplandık, yemekler hazırlandı ve muhabbetle yapıldı iftarlar. Ne nasıl yetecek derken o kadar insan ramazanın, paylaşmanın bereketiyle sofradan doyup kalktı. Benim çayla muhabbetimi sağır sultan da duymuştur fakat çorbadan haberdar olan azdır. Ramazandan önce de zorla toplardım herkesi, misler gibi tarhana kaynatır “hayatımda içmedim, içmem” diyene bile zorla içirirdim. Müptelası oldular da neyse şuracıkta tevazu göstermem icap eder diye o kısmı atlıyorum. Biri hasta mı oldu hemen tavuk suyuna bir çorba, tamamdır. Muhammed Ali yayla çorbasını çok severmiş, sen misin bunu bana diyen. Ortalık buram buram yayla kokmaz mı? Bizim evdekiler, mercimek, domates, ezogelin, mantar çorbası sever. Şimdi sayarken fark ettim, çayı içmeyi severim, çorbayı yapmayı, soran olursa ihtisas alanı çorba dersiniz. Çorba bana yuvayı hatırlatıyor, tek kişi olunsa bile aile kokusu var çorbada. Hele tarhana, canım tarhana… Beni alıp şehir şehir gezdiriyor sanki. Ne zaman bir durgunluk sezsem ekip arkadaşlarımda hadi bir tarhana yapalım da sıcak sıcak içelim diyorum.
Şeyma, aramızda yeni ama sıralamayı hemen öğrendi, ben çorba yaparken o çayı hazırlıyor. Ailenizle zaman geçiremeseniz de, dünyanın en güzel yerine tatile gidemeseniz de, hiçbir konuda anlaşamıyor ve beraber hiçbir mutluluğu tatmamış olsanız bile bence en kısa zamanda bir tarhana etrafında toplanın. Sevmezseniz, daha niceleri var: validesultan çorbası, paşa çorbası, un çorbası, düğün çorbası say say bitmez, birinin tüten dumanında sohbet edin. Yalnız olsanız bile kalabalıklaştırır çorba sizi, gönül almak isterseniz çorba içmeye davet edin o kişiyi. Hele ramazanda, bu halet-i ruhiyede tüm bu anlattıklarımı düşünerek için çorbalarınızı, mümkünse bir tas dahi olsa bölüşerek, sofraya bir kaşık daha ekleyerek…
Bu arada ezan okundu, hayırlı iftarlar, Yaradan gönül sofranıza ve çorbanıza bereket versin…