BİZ UYURKEN Mİ GELDİ EVANJELİSTLER!

Bizler evimizde televizyonun karşısına kurulup keyif yaparken, telefonlarımıza gömülüp sabahlara dek paylaşım takip ederken, fotoğrafımızın kaç beğeni aldığını dert ederken ve şecaatimizi klavyelerden arz ederken birilerinin yüzyıllardır süregelen rüyalarını süslediğimizi ve bu rüyada yok oluşumuzu umutla bekleyen daha doğrusu umutla azmeden bu kişilerin burnumuzun dibine kadar geldiğini göremez olduk. Telefonlardan, avm’lerden, stadyumlardan, kahvehanelerden ve gereksiz […]

BİZ UYURKEN Mİ GELDİ EVANJELİSTLER!
Nuray Özdemir
Yayınlanma

16:23 - 19 Ağustos 2018

Güncelleme

15:11 - 24 Ağustos 2020

Okuma Süresi

5 dakika

Bizler evimizde televizyonun karşısına kurulup keyif yaparken, telefonlarımıza gömülüp sabahlara dek paylaşım takip ederken, fotoğrafımızın kaç beğeni aldığını dert ederken ve şecaatimizi klavyelerden arz ederken birilerinin yüzyıllardır süregelen rüyalarını süslediğimizi ve bu rüyada yok oluşumuzu umutla bekleyen daha doğrusu umutla azmeden bu kişilerin burnumuzun dibine kadar geldiğini göremez olduk. Telefonlardan, avm’lerden, stadyumlardan, kahvehanelerden ve gereksiz iç kavgalarımızdan kurtulabilseydik, etrafımıza sardıkları bu kara perdeyi yırtıp ardındaki hakikati hep birlikte görebilseydik, kimlerin hedef tahtasına oturtulduğumuzu bilebilseydik bu kadar rahat olamazdık. Yüzyıllardır süregelen bir rüyanın neresindeyiz biz? Neden biz?

Bu aralar sık sık duyduğumuz evanjelizm mefhumunu televizyon oturumlarının bilgilendirme bandında görüp önemsememiş olabiliriz fakat burnumuzun dibine kadar gelen bu evanjelistlerin hatta evimizin içine kadar giren bu gözlerini nefret bürümüş güruhun derdi bizimle! Müslümanlarla ve özellikle de Türkiye’yle! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son zamanlarda Trump’a yönelik yaptığı konuşmalarda duyduğumuz ve çoğumuzun kim olduklarını ve amaçlarının ne olduğunu bilmediğimiz evanjelistler, tarihin derinliklerinden bugüne vazgeçmeden ve inatla yürüyen, büyük bir savaşa iman etmiş ve bu uğurda her şeyi yapabilecek olan kimselerdir.

Tarih şuuru gelişmemiş, ruh kökü kopmuş bir millet yok oluşa müstahaktır. Zira evanjelistler yıkamadıkları bedenleri, ruhlarından kopararak onları yok etmeyi amaçladılar. Çağımızın bizi etten yığınlara dönüştüren birçok hastalığı yine evanjelizm ve kardeşi Siyonizm ile vuku buldu. Bizi eğitimsizleştiren, fakirleştiren, aramızdaki kardeşlik hukukuna yorulmadan balta vuran, bizi körleştiren ve sağırlaştıran, bizi tarihsizleştiren ve ruhsuzlaştıran yine aynı çeşmenin suyuydu.

Özellikle GENÇLERİN bu konuya yoğunlaşması, araştırması ve gerekli tedbiri alması elzemdir. Etkilenmeye en müsait olan çağ gençliktir ve gözünü gençlere dikenler bunu çok iyi değerlendiriyor. Çok sayıda genci maddi yardımla destekleyerek içlerine almakta, kilise evlerinde beyinlerini yıkamakta ve Müslümanlara, Türkiye’ye karşı düşmana dönüştürmekteler. Peki, kim bunlar?

1525 yılında Martin Luther isimli bir rahip Hristiyanlığın dogmatik, saptırma düşünce ve yaptırımlarına başkaldırarak Protestanlık mezhebini kurar. Türklere ve İslam’a nefreti ile bilinen Luther, bu kesimlere karşı savaşmanın her Hristiyan’ın vazifesi olduğunu söyler. 1492’de Endülüs İslam Devletinin yıkılmasıyla buradaki hahamlar Almanya ve Hollanda’ya gider. Luther, “İsa’nın katilleri” olarak görülen Yahudileri Protestanlık sürecinde topluma “iyi” olarak deklare etti. Yahudilerle birçok paydada buluşan Protestanlar ortak hedefleri için birbirlerini günümüze kadar hep desteklediler. Evanjelizm, Yunanca’da kutsal kitaba yönelmek anlamındadır. Buradaki kutsal kitap sadece İncil değil, İncil ile birlikte Tevrat ve kabala öğretileridir. Evanjelistler başta olmak üzere Protestan Hristiyanlar kabala, Tevrat, İncil’den harmanlanmış yeni bir dinle ortaya çıkar. Evanjelistlerin ve Siyonistlerin ortak noktaları; İncil’de geçen kehanetleri gerçekleştirmek uğruna, en büyük son Haçlı savaşı olarak adlandırılan Armageddon Savaşı yaşanmadan ve Arz-ı Mev’ud’a Yahudiler sahip olmadan İsa Mesih’in yeryüzüne  gelmeyeceğine büyük bir iman beslerler. Kaderi zorlamayı yeğleyerek büyük Armageddon Savaşı’nı hızlandıracak adımları atmanın gayreti içindedirler. Yahudilere göre, bu savaşta Müslümanlar yok edilecek, Yahudiler Arz-ı Mev’ud’a sahip olacaklardır.  Hıristiyanlara göre de, Mesih’in yeryüzüne gelmesi için milenyumda (2000’li yıllar) Armageddon adı verilen nihai savaşı, Müslümanlara karşı Yahudilerin kazanması gerektiğinden Müslümanlara karşı Yahudilerin desteklenmesi Hristiyanlar için dini bir emirdir.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda bu kesimlerin hedef tahtasına oturtulduğumuzu ve türlü oyunlarla “büyük savaşı” getirecek kaosu oluşturmaya çalıştıklarını görmemiz gerekir. Amerika ve Trump tam da bu noktada devreye giriyor. Amerikan tarihinde birçok evanjelist başkan İsrail’e finansal ve siyasi güç sağladı. Amerika nüfusunun üçte birini evanjelistler oluşturmakta ve Trump’ın onlara ihtiyacı var. Bundan mütevellit ikide bir Kudüs ile ilgili Müslümanları huzursuz ediyor ve hezeyan dolu sebeplerle Türkiye’ye sataşıyor. Sataşıyor diyorum çünkü devlet yönetme adabından da çizgisinden de çıkmış durumda.

Durum bu kadar ciddiyken yani yüzyıllardır kanla alamadıkları bu toprakları ruhumuzu ele geçirerek alabilmek için yani bizi ruhsuzlaştırmak için büyük bir çaba sarf eden bu adamlara kendimizi teslim ediyoruz günden güne, farkından olmadan. Yıllarca laiklik, tevhid-i tedrisat, dinde reform adı altında İslam’a karşı bir savaş sürdürdüler, harf devrimi ile bu ülkeye hafızasını kaybettirdiler, TSE damgalı bir din üretmeye çalıştılar, ABD’nin “ılımlı halife adayı” Fethullah Gülen’i bu ülkeye musallat ettiler. Elimizi, kolumuzu teknoloji diye bağladılar, gözümüzü, aklımızı bağladılar. Değerlerimizden, özümüzden koptukça emellerine su taşıdık. Gençlerimizin bu hususta uyanık ve itidalli olması gerekir. Bu noktadan sonra bize Aliya İzzetbegoviç’in mirası ışık tutacak:

“HEDEFİMİZ: Müslümanların İslamlaşması!

SLOGANIMIZ: İnanmak ve mücadele etmek!”