BAŞARABİLİRİZ SENA!

Cesaret… Ne de heybetli bir kelime. Bu akşam evde yalnız olmanın fırsatıyla hemen Sena’yı öğrenci yurdundan kaçırıp filme davet ettim. Özgürlük Şarkısı filmine kendimizi bıraktığımızda “işte burada bu cesaret eksik” dedi Sena. Bir filme bir hakikate dönerken gecenin sonunda şu cümle kaldı elimizde; “biz imkânsızın ne olduğunu bilmeyecek kadar genciz, işte bu yüzden başarabiliriz!” Hadi […]

BAŞARABİLİRİZ SENA!
Nuray Özdemir
Yayınlanma

13:21 - 11 Eylül 2019

Güncelleme

15:10 - 24 Ağustos 2020

Okuma Süresi

3 dakika

Cesaret… Ne de heybetli bir kelime. Bu akşam evde yalnız olmanın fırsatıyla hemen Sena’yı öğrenci yurdundan kaçırıp filme davet ettim. Özgürlük Şarkısı filmine kendimizi bıraktığımızda “işte burada bu cesaret eksik” dedi Sena. Bir filme bir hakikate dönerken gecenin sonunda şu cümle kaldı elimizde; “biz imkânsızın ne olduğunu bilmeyecek kadar genciz, işte bu yüzden başarabiliriz!”

Hadi açalım şu konuyu. Öncelikle Özgürlük Şarkısı filmini izlemenizi rica ediyorum, inandıkları uğruna cesurca mücadele eden bir adam ve onu yüreklendiren arkadaşlarının hikâyesi anlatılıyor. Çok uzun çabalar, vazgeçmeyişler, yeniden başlayışlar sayesinde yıllar sürse de mutlu sonla biten bir mücadele. Hayat size türlü zorluklar, aşılmayacak dağlar, imkânsızlıklar sunsa da içinizdeki bir umut zerreciği yeniden, tekrar tekrar başlamanız için sizi yüreklendiriyorsa o davanın peşini bırakmayın. Bu filmde genç yaşta dünyayı değiştirme gayretine girenlerin umut dolu vazgeçmeyişlerini izledik, herkes yüksek sesle umutsuzluk şarkısını söylerken onların sesi tek bir şarkı için yükseldi. Belli bir yaşa erişmiş, çokça şeyi tecrübe etmiş, denemiş, yanılmış, olmazları tanımış, imkânsızı deneyimlemiş kişiler bazen imkânsızı uzaktan tanır ve hemen oradan ayrılır. Genç olan ise yaşanmışlıkları az olduğundan imkânsız ile tanışmamış yahut tanıyamamıştır, bu sebeple hemen kaçmaz. Ümit vardır, heyecanlı, korkusuz, atılgandır. Filmden bize kalan işte buydu, biz genciz, henüz yolun başında umudumuz kararınca kırılmaya çalışılırken, olmazlar tüm kozlarını kullanmamışken, fikir çöllerinde aranırken, bulanların ancak arayanların olduğunu bilirken, aramaya çıkacak ve kaybolmayı göze alacak cesaretimiz varken işte tam da bu yüzden biz başarabiliriz. “Biz imkânsızın ne olduğunu bilmeyecek kadar genciz, işte bu yüzden başarabiliriz!” cümlesini doksan yaşına geldiğimde de tekrar ediyor olabilirim. İçimde sıkı sıkıya gençliğinin elini tutmuş biri var, sadık biri, otuz kırk sene sonra bile o eli bırakmamış olacağıma dair tam bir inanç var. Bazen seneler sonra bastonumla yolda yürürken gördüğüm gençlerin yakasına yapışıp “gençliğinin hakkını ver” diye haykırdığımı hayal edip gülüyorum. Bunun için önce kendimden başlamam gerektiğinin farkındayım. Farkında mısınız? Gün içinde değişmesini ümit ettiğimiz çok sayıda konu üzerine fikir beyan ediyoruz, konuşuyor, eleştiriyor bazen çözümler sunuyoruz fakat eyleme geçmedikçe, değişmesini istediklerimiz için aksiyonda bulunmadıkça tüm konuştuklarımız kimsenin yerini bilmediği ve sonsuza dek gömülü kalacak olan bir hazineden öteye geçmez. Zenginlik eylemdedir. Kırk kilit vurulsa da hazineden vazgeçmeyenler neticede gülen taraf olacaktır.

Meseleye dönelim, Sena filmi izlerken diyor ki “Muş’ta bu cesareti gösterecek biri olsa çok şey değiştirilebilirdi.” Ben de diyorum ki, “biz imkânsızın ne olduğunu bilmeyecek kadar genciz, işte bu yüzden başarabiliriz!”