Zor meslektir gazetecilik, bilgi birikim gerektirir. Merak eden, araştıran, cesaret sahibi bir kişiliğe gereksinim duyar. Kamuoyunu, olayları doğru ve nesnel biçimde aktarmak gibi ağır sorumluluk gerektirir. Evrensel gazetecilik ilkelerine uygun yapıldığında da dünyanın en onurlu mesleklerinden biridir. Yeter ki gazeteciler vicdanı elden bırakmayan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, tarafsızlığını yalnız ve yalnız barıştan yana kullanan bireylerden oluşsun. Türkiye’de bu anlattıklarımız bağlamında gazetecilik yapmak hep zor olagelmiştir. Tek parti döneminden başlayarak Demokrat Parti’den günümüze uzayan süreçlerde gazetecilik, devlet erkinin ağzı ile yapılan bir meslek haline getirilmiştir. Askeri darbeler, sıkıyönetimler, basını sansürle, hapis cezaları ile terbiye etmeye uğraşırken elbette gazetecilik heyecanını yüreğinde duyan, korkmadan sakınmadan yazan, çizen ustalarımız da çıkmıştır ortaya. Ne var ki zaman içinde bu gazeteciler faili meçhul cinayetlerle susturulmuşlardır. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi… 1909 da Hasan Fehmi cinayeti ile başlayan gazeteci cinayetleri 65 meslektaşımızı içeriyor. Metropol illerde bunlar yaşanırken, küçük illerde gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğu da aşikardır. Ahbap çavuş ilişkisi, feodal sistem, tehdit, yıldırma, ekonomik baskılar gibi… Sorunları hep önünüze çıkarırlar. Eleştiriye açık olmayan bir kurum asla ve asla gelişemez. Seçim öncesinde 'bizler sizin hizmetkarınızız' diyen siyasetçiler seçim sonrasında tüm akraba eş ve dostları ile vatandaşa ağalık yapıyor. Siyaseten başa gelen bir kişi değil ailecek seçilmişler gibi bir izlenim doğuyor. Yazdığımız yazılardan dolayı üstat gazeteciler gibi bizim de zaman zaman baskılara tehditlere maruz kaldığımız oldu. Bu tehditlere karşılık Cumhuriyet savcılığında da suç duyurusunda bulunduğumuz oldu… Biz doğru haber yazdıkça bundan rahatsız olanlar, canı yananlar gazetemize karşı ambargo uygulamaya çalışıyor. Ambargonuzu uygulayın. Gazetemize reklam da vermeyin. Gazetemizi de almayın eyvallah… Bizler, bu mesleği yaparken hiçbir beklenti içinde olmadan tamamen ilimizin kalkınması ve güzel hizmetlerin, yatırımların vatandaşa eşit şekilde dağıtılması için sürekli mücadele vereceğiz. Onun için de sizin reklamlarınıza da ihtiyaç duymuyoruz. Bizim için önemli olan vatandaşların sorunlarına karşı duyarlı olmamız. Onun içindir de vatandaşlarımız gazetemize verdiği bir lira siyasetçilerin verdiği 10 liradan daha değerlidir. Biz Haber 49 gazetesi olarak hiçbir zaman yazacağımız bir haberden dolayı kimseden ekonomik fayda sağlayacağımız bir talebimiz olmaz. Bunu bizleri tanıyan herkes iyi bilir!... Bizim tek bir davamız var. O da, bu memlekette herkese eşit mesafede hizmet götürülmesi, adil davranılması ve Muş ta yetki makamında bulunan her kesimin işlerini doğru dürüst yapması. Muhataplarımızla aramızda ki fark! Biz, onlara bize reklam vermiyorlar diye hiç kırılmıyoruz, darılmıyoruz. Fakat biz doğruları yazdığımız için onların bizlere darılıp, kırıldığına şahit oluyoruz…  Sizler doğru yaptığınız işlerde de elbette ki, doğru işler yapılıyor diye haberimizi de yaparız. Çünkü biz tarafsızlık ilkemizi ve basın meslek ilkelerinin önemini çok iyi biliyoruz. Biz hiçbir zaman kimsenin özeline girip ne yapıyorsunuz ne ediyorsunuz diye haber yapmadık yapmayız da. Biz gazete olarak kimseyi hedef seçmeyiz. Ancak haberlerimizden rahatsız olup bizleri hedef seçenlere daha önce belirttiğim gibi tekrarlama istiyorum, ülkemiz hukuk devleti… Eğer yazılarımızdan rahatsızlık duyuyorsanız ve sizlere hakaret veya yanlış haber yaptığımızı düşünüyorsanız yargı önünüzde tek yapacağınız bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunmak… Haklıysanız şayet neden hakkımızda suç duyurusunda bulunmuyorsunuz? Dünyaca ünlü yazar George Orwell'in dediği gibi "Gazetecilik, birilerinin yayınlamasını istemediği haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir."