(Kirkegard) Öyle midir sahiden? Bu sözü tersinden okuduğumuzda sevgi başarısızlığa uğramış nefrettir sonucu çıkar. Her nefretin altında sevgi olduğunu varsayarsak eğer ortada nefret diye bir duygu kalır mı, keza bu sevgi için de geçerli. Kalmaz. Sevginin karşıt duygusu nefret olabilir belki -ki bu tartışılır- ancak sevginin evrimi nefret olamaz. Çünkü sevginin başarısızlığı nefret değil, nefretin başarısızlığı da sevgi değildir. Dolayısıyla birbirlerine evrilemezler. Duyguları doğru tanımlamadığımızı düşünüyorum. Nefret ve sevgi gibi birbirinden bağımsız, ilintisiz ve zıt iki duyguyu birbirine karıştırıp ortaya karışık bir şeyler koyduğumuza göre bir yerde hata ediyoruz. Gelin bu hataya hep birlikte bakalım. Etimolojik açıdan nefret; düşmanlık ve iğrenme sözcüklerini çağrıştırırken, sevgi; bağlılık, ilgi, özveri -bana en çok erdemi hatırlatır çünkü sevdikçe daha erdemli insanlar hâline geliriz- gibi sözcükleri çağrıştırır. Birini çok severken sevgimiz düşmanlık, iğrenme vb. gibi duygulara evrilebiliyor ise eğer bir kez daha sevebilme yetimizi sorgulamalıyız. Demek ki hep söylediğim gibi sevmeyi bilmiyoruz. Diğer türlü sevdiğimize nasıl düşman olabiliriz ki? En fazla artık "sevmeyiz" yahut "unuturuz" olur biter, ancak ya 'düşmanlık!' Demek ki yürekten sevmiyoruz. Yürekten sevmeyince -sevmek için- başarı yahut başarısızlık durumu elbette gerçekleşir, şöyle ki: Eğer sevmenin ön koşulu olarak sevilmeyi görüyorsak yahut sevgimiz karşılığında bize güzel mukabelede bulunulmasını bekliyorsak ya da en acısı bir çıkar gözeterek 'seviyorsak' elbette burada başarısız olma olasılığı vardır, zira sevmek koşula bağlanmış ve beklentiler bir tür amaca dönüşmüştür, dolayısıyla amaçta başarısızlığa uğrama ihtimalimiz yüksektir ve adına sevgi dediğimiz bu çıkarcı ve sevgiden fersahlarca uzakta olan zavallı duygunun nefrete dönüşmesi kabildir. Bir diğer başarısızlık durumu şöyle oluşur: 'mantıkla birini sevmek' ile. Mesela mantık evliliği -denlik evliliği diyorum ben buna ya da mantıksız mantık- gibi sözleri duymuşuzdur mutlaka. Sevgimize mantığı karıştırıyor isek orada kesinlikle sevgi yoktur. Gerçek sevgi mantıkla asla izah edilemez, mantık ötesidir. Ancak eğer sevgimizi mantığa bürüdüysek, mantığımıza ters bir şey oldu mu o durumda adına sevgi denilen ve özünde sevgi olmayan o 'mantıklı sevgi'nin düşmanlığa dönüşmesi yine kaçınılmaz olur.. Ve en önemlisi sevgimizi gerekçelendiriyor isek eğer -hak ettiği için sevmek, güzel olduğu için sevmek, zengin olduğu için sevmek, işimize yaradığı için sevmek vb.- bu tip gerekçelerden dolayı seviyor isek burda sorulması gereken temel soru şu: Sevilen bu sevginin neresinde? Aslında -sevilen hariç- her türlü bilinçli neden ve  gerekçe vardır bu sevgide ve bu asla gerçek bir sevgi değildir. Sevginin haklı ve makul hiçbir gerekçesi yoktur, olmamalıdır da. Sevgi nedensizdir. 'Rağmen'e rağmen sevmek: -'o' olduğu için, sadece var olduğu için sevmek- tâbi bu yüceliğe ulaşmak için de gerçekten aşmış asil bir yürek taşımalı insan. Nefret ile ilgili bir iki şey ekleyeyim şuraya: Yukarıda bahsini ettiğim koşulsuzluk durumu sevgi için geçerlidir, nefret için değil, nefret olumsuz görünse de aslında önemli bir olumsuzluktur, zira nefreti hak etmeyen insanlara nefretimizi verdiğimizde olumsuz da olsa aslında büyük bir bağışta bulunmuş oluruz. Söz gelimi ben nefretimi dahi herkese verip bağışta bulunmam, birinin nefretimi hak etmesi için az da olsa nefretime layık olması lazım. En azından belli bir niteliğe sahip olması gerek. O nedenle herkesten nefret etmem. Size de herkesten nefret etmemeyi tavsiye ederim.. Ez cümle: Ama'lı, gerekçeli, mantıklı sevmek sevginin başarısızlığıdır.. Sevmeyi: -sevmek için sevmek- olarak değerlendirirsek asla başarısız olmayız zira amaç sevmektir, ödülün kendisi de zaten sevmektir, başarısızlık bu durumda söz konusu dahi değildir.