İlk yazımızda tarım 4.0’dan bahsetmiştim. Bu konuda bana ulaşarak bilgi almaya çalışanlar oldu. Yazının ilgililere ulaşması beni gerçekten sevindirdi. Daha öncede bahsettiğim gibi modern ve teknolojik tarım uygulamaları geleceğin önemli bir başlığı olacak… Bu bölümde “organik tarımdan” bahsetmeye çalışacağım…
Bir ürüne organik (doğal) denildiğinde nenelerimiz, dedelerimiz aklımıza geliyor. Mis gibi kokan domates ve salatalıklar, çatlayan karpuzlar, mahallenin öbür ucuna yayılan kavun kokuları… Çok arar olduk aslında bunları çok. Yıllar sonra para eder oldu ninelerimizin dedelerimizin üretim metotları… Organik domates, biber, yumurta, et, süt, elma, erik derken organik giyim kıyafet şimdi de organik çocuk bezi satılır oldu… Normalinin beş altı kat fiyatına hem de…
Bölgemizde organik tarım denildiğinde Erzurum’da öğretmen emeklisi de olan “Organik Nazmi Ilıcalı” lakaplı yatırımcı akla geliyor. Erzurum’da 3500 çiftçi ile yaptığı antlaşmalı tarımda elde ettiği ürünleri İstanbul’daki organik pazarda bile satabilen bir ticaret ileşberi… O kadar geliştirmiş ki ticaret ve üretim ağını, organik sütten yumurtaya sebzeden meyveye kadar ciddi bir ürün yelpazesi olmuş. Yaptığı projeleri Erzurum Atatürk Üniversitesi, Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü de teknik destek veriyor. Böylelikle dolaylı yoldan sadece üretim hattında 12500 kişiye istihdam oluşturmuş. Hem de katma değeri ve kazancı yüksek istihdam... Çiftçinin yüzünü güldürmüş sizin anlayacağınız. Dedim ya ürünler organik olunca fiyatlar yerine göre 10 kata kadar değer kazanıyor.
Yanı başımızda bir il kuş bakışı dibimiz derler ya öyle işte. İklim desek aynı hatta soğuğun merkezi derler Erzurum için ya, insan desek aynı, orada oluyor da Muş’ta neden olmuyor… Hep merak etmişimdir. Bu merakımı gidermek için sordum soruşturdum. Birçok çiftçimiz “organik tarım” adını duymuş bir ara üretim için merakta sarmış fakat kimse yapmaya cesaret edememiş. Çünkü bu işin yolunu yöntemini bilememiş. Böyle olunca da vermiş tarlaya ham buğdayını, serpmiş arpasını almış samanını… Muş’un kendisine özgü domatesleri, salatalıkları, çilekleri konuşulur her yerde mis gibi kokan lezzetli ürünlerdir hepsi de... Muş’’ta birçok yeri gezdiğim ve gördüğüm için bilirim. Hepsi yetiştirme tipi itibariyle doğaldır. Yani organik potansiyeli vardır. Hiçbir yapay gübre bulamazsın ürünlerin dibinde. Tohum desen atadan deden kalmadır. Yada fideler komşudan alınır seneye komşuya iade edilir. Tavuklar ortada gezer, inekler meralarda otlar… Sizin anlayacağınız sütte, ette, yumurtada organiktir. Hayvanlar merada birde yaban kekiğini yedi mi doyum olmaz o etlere sütlere…
Peki, Muş Ovasında yetiştirilmiş organik sertifikalı domates, salatalık, çilek, et, süt ya da yumurta var mı? Benim bildiğim yok. Bu konuda derinlemesine araştırma yapan ya da inceleyen birisi var mı derseniz? Onu da görmedim ya da okumadım. Küçük bir araştırma sonucunda Güney Doğu Anadolu Projesi Ajansının (GAP) “GAP Organik Tarım Küme Projesi Ölçeklendirilebilirlik Ve Tekrarlanabilirlik Araç Seti” projesinde Diyarbakır, için organik pamuk üretimini, Siirt için organik bal üretimi üzerine fikir birliğine varıldığını gördüm. Tabi böyle olunca yatırım ve üretimi teşviki de veriliyor. Hemen yanı başımızdaki Erzurum, Siirt, Diyarbakır için bu projeler yapılıyorken Muş için neden böyle projeler yapılmıyor? Muş tarımı ve hayvancılığı hangi ürüne yönelik bir üretimi zirveye çıkartmayı hedefliyor merak ediyorum. Kısasa durumumuz bu haldeyken umarım en kısa sürede Muş Valiliği’nin öncülüğünde Muş İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) ve Muş Alparslan Üniversitesi ortak bir proje ile katma değeri yüksek organik sertifikalı ürünlerin yetiştirilmesine vesile olurlar.