Bu yazımı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlık nişanesinin sonsuza kadar yanması için her türlü iç ve dış nifak tohumları ile mücadele esnasında şehitlik mertebesine erişmiş olan aziz şehitlerimize ve onların emaneti olan ailelerine atıf etmek istedim… Kısa bir hayat dersi ile başlar hikayeler hep… Bazen feyiz alır öğreniriz bazen de kulak arkası ederiz… Mehmet amca ve eşi babadan kalma arabası ile yolda ilerlerken az ileride jandarma yolu kesmiş trafik kontrolü yapmaktadır. Jandarma personeli Mehmet amcanın kimlik ve ehliyetini istedikten sonra arabasında muayene ile bazı eksikliklerin olduğunu görür. Hemen işlem yaparak ceza kesmeye çalışır. Mehmet amcayı yanına çağırır. Mehmet amca personelin yanına kadar gelir. Cezaya itiraz etmeden cezayı alır ve tamam evladım der arabasına tekrar geri biner. Bir süre aracını çalıştırmadan durur ve jandarma personeline öylece baka kalır. Kısa bir aradan sonrada arabadan inerek jandarma personeline doğru ilerler.  Jandarma personeli cezaya itiraz edeceğini sanırken, Mehmet amca itiraz etmeden ve hiç söylenmeden jandarma personeline dönerek sana sarılabilir miyim evladım der. Jandarma personeli şaşkın bir şekilde tabi amca der. Uzunca sarılır Mehmet amca sonra Mehmet amcanın eşi de gelir oda sarılır. Sonra ikisinin de gözlerinden yaşlar ince ince süzülmeye başlar. Tabi personel şaşkındır. Ne olduğunu anlamaya çalışarak diğer personellerle birbirlerine bakarlar. Ortam birden sessizleşir. Kimse hiç bir şey anlayamaz… Jandarma personeli dayanamaz amcaya dönerek amca gel buyur otur anlat bize neden ağlıyorsun. Amca anlatmak istemez ama ısrar edince dayanamaz. Karı koca ikisinde de iki cümle dökülür. Oğlum der evladım oğlum eğer şehit olmasaydı senin yaşında olacaktı. Seni kıyafetler içerisinde görünce aklıma oğlum geldi seni ona benzettim… Tabi personel üzgün, şaşkın ve garipleşir. Ellerini öperler Mehmet amcanın ve eşinin sonra üzülürler ve senin cezan ödendi amca deyip gönderirler Mehmet amca ve eşini. Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin, böylesi bir imtihanı nasip etmesin. Bu hayat derslerinin sonu yoktur Anadolu coğrafyasında çünkü vatanın her bir karışında bir şehit kanı vardır. Anadolu coğrafyası cefakardır, vefakardır. Çocuklarını askere uğurlayan analarımız göz nurumuz, yürek atışımızdır. Bacıları kardeşlik muradımız, huzur mayamızdır. Ana Anadolu coğrafyasının mayasıdır, kaderidir. Evlat acısına maruz kaldı mı, ömrü hayatında yanıp kavrulan, ince ince damarlarına nüfuz eden acıyla dalıp dalıp manen uzak diyarlara giden mazlumiyetin elleri öpülesi unvanıdır ana. Nerede bir şehit varsa, feryat eden bir ana vardır. Nerede kanlı bir üniforma varsa, onu alıp yüzüne süren, evladının naaşına sarılıp öylece kalan bir ana ve baba vardır. Gece üşümesin diye üzerini örttüğü yavrusunu, günü geldiğinde içi yana yana bu defa da toprakla örten bir ana vardır. İşte onlar bizim baş tacımız, fani dünya emanetimizdir. Onlar şehit anasıdır, onlar kahraman anasıdır, onlar kınalı kuzularını vatana feda eden gül yüzlü analardır. Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, aziz hatıralarının emanetimiz olduğunu bu vesileyle de bayramlarını kutluyorum…