Lojistik yada nakliye, ürün, hizmet ve insan kaynaklarının ihtiyaç duyulan yerden istenilen yere zamanında temin edilmesini sağlayan önemli bir araçtır. Günümüz şartlarında Çin’de üretilen telefonun Türkiye’ye taşınması yada Mersin’de üretilen domatesin Muş’ta satışa sunulması önemli bir lojistik operasyondur. Bu tür lojistik operasyonlarda en kısa, en güvenli ve en ucuz şartlarda taşıma işleminin gerçekleştirilmesi üretici ve tüketiciler açısından son derece önemlidir. Hele ki yakıt maliyetlerinin arttığı bu günlerde lojistik daha çok ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle de firmalar lojistik merkezleri ürünü taşıyacakları ülke yada şehirlerin coğrafi konumları ile iklim koşullarını düşünerek dizayn etmektedirler. Söz coğrafyadan açılında önemli bir cümle akıllara gelir. Coğrafya kaderdir”… Tam adı Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî olan İbn-i Haldun olan modern tarihten sosyolojiye ekonomi biliminden siyaset bilimine kadar farklı konularda yazılar yazmış bir yazardır. Bu yazar yazılarının çoğunda devletlerin düzeni sağlamak adına yürütülmesi gereken mekanizmalardan bahsetmiş ve ekonomik parametreleri sosyolojik ve coğrafi olarak incelemeye çalışmıştır. En önemli eserleri Kitabül İber’de ve dünyaca bilinen Mukaddime’dir. Mukaddime eserinde geçen önemli bir giriş kelimesidir. Coğrafyanın kader olduğunu ifade eder. Gerçekten coğrafya kader midir? Birkaç ülke üzerinden örnek vererek ifade etmek gerekirse Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafyayı paylaşan iki farklı devlettir. Güney Kore’de kişi başına gelir 30.000 Dolarlarda iken, Kuzey Kore’de 1,000 Dolar civarındadır. Coğrafya kader değildir. Keza aynı coğrafyadaki farklı ülkeler bile incelendiğinde örneğin Japonya bile çok farklı ekonomik göstergelere ve teknolojik gelişmelere sahiptir. Zamanında Anadolu’yu işgal pozisyonuna getirmiş her köşesini işgal ederek bizlere yaşama şansı vermemeye çalışan emperyalist işgalciler bile bu coğrafyanın insanı direnç göstererek yeni bir tarih yazmıştır. Anadolu coğrafyasını kaderimiz olmadığını tüm dünyaya anlatmıştır. Böylelikle de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Milletinin verdiği büyük mücadele ile kendi kaderlerine boyun eğmemiştir. Coğrafya kader olmadığı gibi bazen coğrafi konum bir avantaj da sağlayabilir. Bazen bir bakarsınız ki şehirler coğrafyasından dolayı merkezi konuma gelir ve kazanç kapısı haline dönüşür. İşte Muş’ta böyle bir konumdadır. Muş havaalanından tren yoluna kara yolundan nehirleri ile önemli bir lojistik merkezi olma potansiyeline sahiptir. Ulaşım ağlarının yanında dümdüz ovası ile yapılacak bir çok depo için inşaat sahasına da sahiptir. Muş; Bingöl, Bitlis, Batman, Diyarbakır ve Erzurum illeri arasında kalmış önemli bir destinasyon ve kolay ulaşım yeridir. Muş, yüksek ve dağlık bir bölgede bulunur. İl topraklarının % 35’i dağlardan, % 38’i platolar ve % 27’si ovalardan oluşur. Ovalar 1300-1500 m, platolar ise 1500-1700 m yükseklikte bulunur. Tüm illere önemli derecede eşit mesafededir. Muş, Bingöl ve Bitlis’e doğrudan çift yönlü karayolu ile Erzurum, Diyarbakır ve Batman'a da dolaylı ara yollardan ulaşımı bulunmaktadır. Hatta Van’a ve oradan da Irak, İran, Suriye’ye ulaşımda da kolaylık sağlayabilecek bir noktadadır. Kışların ağır geçmesine rağmen kara yolunun kapanmadığı önemli bir güzergahtır. Burada yapılacak birkaç yatırım ile ulaşım ağı daha da sıklaşır, kısalır ve hızlanırsa önemli bir merkez konumuna gelebilir. Karadeniz’i gezen çoğu insan şehirlerin birbirlerine bağlanması için geçit vermez koca dağlara yapılan tünelleri görmüştür. Bazen bir şehir için onlarca tünel açılmak zorunda kalındığına şahit olunur.  Tüneller pahalı olmasına karşın şehirlerin kaderlerini de birbirine bağlayan önemli kara yolu argümanlarıdır. Bu tünellerden bir kaçının Muş’a yapılması ile şehrin kaderi değişebilir mi? Muş-Kulp-Diyarbakır yoluna yapılacak birkaç tünel ile Muş lojistik merkezi olmaya birkaç adım daha yaklaşabilir. Tünel ile yol kısaltılarak önemli bir kazanç sağlanırken şehrin Diyarbakır’a olan mesafesi de kısalır.  Keza aynı tünel sistemi ile Erzurum ve Batman illerine de doğrudan bağlanır ve mesafeleri kısaltabiliriz. Bu şehirlerle bağlantı kurmuş ve bağlantılı yollarımızın sayısını artırabiliriz. Tarihte ipek yolu üzerindeki tüm şehirler nasıl kalkınmışsa Muş’ta lojistik merkezi olarak kalkınmaya ve gelişmeye aday bir şehir olmaya ve potansiyelini birisinin gelip geliştirmeye çalışasıya kadar beklemeye kalmaya devam edecektir.