İletişim(sizlik) ve empati eksikliği demiştik. Şimdi de: İlgi(sizlik) ve ihmal(kârlık) diyeceğiz. Evet, yaşamın sürmesindeki önemli kurallardan biri olan ve hayatın olmazsa olmazı, önemli bir diğer unsur da ilgi (alaka) ve duyarlılıktır.
İlgi: içinde sevgi, saygı, merhamet, şefkat, bağlılık, değer gibi pek çok olumlu duyguyu barındıran çok kapsamlı ve insani bir kavramdır. Yine hayatın içinde bütün ilişkilerin var olmasında ve yürümesinde mihenk taşı niteliğinde bir unsurdur “ilgi” .
İlginin eksikliği nasıl bağların (ilişkilerin) kopma (dağılma), yok olma sebebiyse ilginin aşırısı da bir o kadar bunaltma, boğma, yorma sebebidir. Yani konunun özetine gelecek olursak, ilgi de her şey gibi kararında olması gereken önemli bir halkasıdır yaşamın.
Hayatın her alanında canlı varlıklardan tutun (insanlar, hayvanlar, bitkiler) da cansız nesnelere, uğraşlara (iş, çalışma), kabiliyetlere (yazı, resim, müzik gibi) dillere, dinlere, bilgilere, becerilere (hobilere), düşüncelere, (ideolojilere) duygusal ihtiyaçlara… Kadar her şey ama her şey ilgiye muhtaçtır, ilgi ile varlığını idame et(tir)mektedir. “Eşimiz (ailemiz), işimiz, aşımız, arkadaşımız” kısacası hayatımızda sahip olduğumuz her şey bizimle olan ilişkilerini ve hayatımızdaki varlıklarını bizim onlara olan duyarlılığımız ölçüsünde sürdürürler.
Her ilişkinin memnuniyet temelinde ilgi yatıyor. Ancak ilgiyi hiçbir zaman tek bir yöne doğru düşünüp yöneltmemek gerekir. Aksi halde içinden çıkamayacağımız dev kazanlarına düşmüş gibi çaresiz kalırız. Evet ilgi dediğimiz bu mihenk taşını hayatımızın içinde, sahip olduklarımıza (değerlilerimize) eşit şekilde bir paylaşım ile dağıtmalıyız ki önemli kayıplara sebebiyet vermeyelim. Zira ilgiyi ölçüsüzce harcarsak (tek bir yöne ya da yanlış bir yöne doğru) işte tam orda “ihmal” diye bir dev uyandırmış oluyoruz hayatımızda. Ve yutuveriyor o dev bizi bir lokmada.
Hayatımızdaki değerler asla ihmale gelmezler. Şunu iyi bilelim: Neyi ne ölçüde ihmal edersek, ertelersek, bırakırsak, unutursak, terk edersek… o da bizi o ölçüde ihmal eder, erteler, bırakır, unutur, terk eder.
İhmal: Soldurur, çürütür, kurutur, tüketir, bitirir.
Ertelediklerimiz keşkelerimize, ihmallerimiz kayıplarımıza, ahmaklığımız pişmanlığımıza, dönüşmeden uyanalım bu gaflet uykusundan. Hayat ne sevdiklerimizi ihmal edecek kadar uzun ne de ihtiyaçlarımızı erteleyecek kadar…
Öncelikle kendi varlığımızı hayatın içinde korumak ve ilerletmek için kendimize ilgi (özen) göstermeliyiz. Öz saygımızı oluşturup korudukça çevremize de saygımız var olacaktır. Kendimize kaliteli zamanlar ayırıp ruhumuza iyi gelecek hayatlar yaşatmalıyız kendimize ki iyi yansımalarımız olsun (etrafımıza) hayata. “Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolluyorsa, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.” diyor ya Şemsi Tebrizi. Yani en çok kendimize değer verip ilgi göstermenin yanı sıra değer verdiklerimize değerli olduklarını hissettiren ilgiyi esirgememeliyiz.
İhmal ettiklerimizin bahanesi olan “yoğunluk” aslında bariz bir şekilde “ilgisizliktir.” Zaten önemsenmeyen şeylerin bahanesi pek çoktur: Mesela “zaman” ve “mesafe” gibi.
“Bilge bir doktor en iyi ilacın ilgi ve sevgi olduğunu söylemiş. Ya işe yaramazsa diye sorulmuş. Gülümsemiş ve şöyle yanıt vermiş: O zaman dozu arttırın.” Evet, dozu arttıralım ama ölçüyü kaçırmayalım ve bunu hiç unutmayalım: İşimize ilgiyi (çok çalışmayı) abartırsak işkolik oluruz. Sevdiklerimize ilgiyi (aşırı sevgiyi) abartırsak psikopat oluruz. Eşimize (ailemize) ilgiyi (kıskançlığı) abartırsak şizofren oluruz. Hobilerimize ilgiyi (zamanı) abartırsak asosyal oluruz vs. Yani yanlış yere, yanlış şekilde olan bir ilgi, bir zaman sonra oluyor doğrunun felaketi.
Anne babaların evlatlarına; eşlerin, kardeşlerin, arkadaşların, akrabaların, komşuların birbirlerine; öğretmenlerin öğrencilerine, doktorların hastalarına, üstlerin astlarına, devletlerin milletlerine, çiftçilerin ekinlerine, çobanların sürülerine, çalışanların işlerine, lisanı olanın diline, evlilerin evine, bahçıvanın bahçesine-bitkisine… İlgisiyle ve tabi ki sevgisiyle bütün bağlar kuvvetlenir. İlgiyi alan her neyse (canlı ya da cansız) yeşerir, büyür, çoğalır, yaşar ve yaşatır.