Ve mesela: Bu Dünyanın sahte cennetinde ebediyen kalacakları gafletine düşenler var. Ceylan avında Aslan kılığında Çakallar var. Kendini "Kaf Dağının" zirvesinde görüp, kibir deryasında boğulanlar var. Dünyayı saltanatı sananlar ve insanları emrinde kölesi olarak görenler var. Gözleri ve kalpleri körleşmiş ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar var. Narsistliği liderlik sananlar var. İnat ile istikrarı, kibir ile özgüveni karıştıranlar var. Cehaletlerini para ile kamufle edenler var. Karakterlerinin kusurlarını  kıyafet ve marka ile örtenler var. Ve mesela: Hakkımızı helal etmediklerimiz var, hakkımıza giren. Kıymet göremediklerimiz var, fedakarlıklarımıza rağmen. Nankörlüğü marifet sayanlar var, yüzümüze sövüp... Gönlümüzden, ömrümüzden "göç" edenler var. Yarım kalmışlıklırımız var, tamamlanamayan. Hasret kaldıklarımız var, uzağımıza düşen. Yaşanamamışlıklarımız var, hayalde kalan. Ömrümüze sığdıramadıklarımız var, nasip olmayan. Ve mesela: Hüsran dolu "can kırıklarımız" var. Bağrı yanık "yürek" kırgınlıklarımız var. Bitap düşmüş "ömür" yorgunluklarımız var. İçimizde uhde kalan  yarım "nefes" ahuzarlarımız var. Ve kelam sussa "kalem" susmuyor, acımızı dillendirmeye. Dokuyor, dokunuyor ince ince hasretin bam teline. Kelam susuyor kalem işliyor; sesimiz, soluğumuz oluyor. Tercümanımız, ağıdımız, kelamımız, meramımız... Oluyor.