İnsanlığın olduğu her yerde tabiatıyla güzelliklerde var, çirkinliklerde. Maalesef kaçınılmaz. Ama ne var ki; bazı yerlerde çirkinlikler ve inananlığın kabullenmediği çirkinlikler daha fazla. Çüküm cehalet var, okumamak var, eğitimsizlik var.
Son günlerde şehrimizde meydana gelen teessüf verici acı olaylar. Cinayetiler. Vefatlar ve geride bıraktıkları gözü yaşlı anneler veya sevenleri. Bir fert olarak üzülmemek elde değil. Acı keder veren bu cinayetlerin zahiri sebepleri olabilir. Tarla, bağ bahçe, çıkar ilişkileri, aileyi ilgilendiren özel durumlar vs vs. Ancak ana sebebi ve kaynağı CAHİLLİK…
Duyarlı insanların konuya eğilmesi insanlık adına farzdır. Sadece laf ebeliği ile olmuyor. Basit kahve kültürü eleştirisi ilede olmuyor. Belki büyük bir kitleye yetişemeyebiliriz, sistemdeki aksaklıklardan kaynaklanan gedikleri kapatamayabiliriz ama bir kişiye ulaşmak mümkün. Neden olmasın ki. Yeterki taşın altına yüreğimiz bırakalım.
Geçtiğimiz günlerde Hasköy İlçemizin Milli Eğitim Müdürü Sayın Necdet Bozyel Hocamızın davetlisi olarak ilçede Kariyer Günleri programı dahilinde bir dizi seminerlerim oldu.
Bu vesile ile bizleri sevindiren bazı gözlemlerimiz oldu. Milli Eğitim Müdürlüğünün çok kalite bir kadro ile gençlere okumayı sevdirmek, toplumsal barışı zedeleyen hastalığın cehalet olduğunu deklere etmek. Bu istikamette dolu dolu gayretler sevindirici. İdarenin, okullarda gerek öğretmen ve gerekse öğrencilerle olan sıcak diyalogları görülmeye değer.
Konuşmalarımızda, salonu dolduran öğrencilerin pür dikkat dinlemeleri ve kitap sevdalılığı bir gayretin ürünüdür. Şahit olduğum bir güzelliği bahsetmeden geçemeyeceğim. Milli Eğitim Müdürü, sadece okul bünyesinde öğrenciyle ilgilenmiyor, aynı zamanda sokaktaki öğrenci ilada alakadar. Birkaç öğrencinin ders durumlarının daha da iyi olması için velileri ile irtibat kurduğunu görmek çok memnuniyet verici idi.
Öğrencilerin zihin dünyalarına girmekle beraber okulların fiziki durumu da takdire şayan… Temizlikleri, onarılmış olmaları, yemekhaneleri, bahçe düzenlenmesine kadar. Yüreğini taşın altına koymak, böyle bişi olması gerek.
Yeri gelmişken bu deyimin açılımını da anlatayım. Bilge adam insanların sıkça kullandığı yol üzerine geçişi zorlaştırıcı bir taş bırakır. Yoldan geçen ilk adam;
- Bir yetkiliye haber verelerimde bu taşı yol üstünden kaldırtsın, der ve yoluna devam eder.
Başka bir adam gelir;
- Mahalleliyi haberdar edelim gelip bu taşı kaldırsınlar, der ve oda yoluna devam eder.
Başka bir adam gelir, taşın sağına soluna bakar. Ben bu taşı kaldırayım da insanlar yoldan rahat geçsin der ve zorlada olsa taşı kaldırır. Taşın altında bir zarf ve içinde biraz akçe ve bir not. Notta şu yazı: “yüreğini taşın altına koyana bu akçeler helal olsun.’’
Pervazsızca şehir merkezinde, meydanlarda işlenen adi suç ve cinayetlere binaen bu tespitlerimi dile getirdim. Kendi kametimiz nispetinde mutlaka elimizin uzanacağı birileri vardır. Ona cehaletin en büyük düşman olduğu anlatılabilir. Yeter ki taşın altına yüreğimizi bırakalım.
Bir çivi bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı kurtarır. Bir at bir orduyu kurtarır sözünü boşuna dememe, işler. Her zaman yazar ve söylerim. Boş lakırdılar, fuzuliyane eleştiriler sadece çene jimnastiğidir. Bir öğrencimize, bir çocuğumuza el uzatalım. Bizimde yemekte tuzumuz biberimiz olsun. Okulları ziyaret edelim. Okul kütüphanesine yada iki öğrenciye kitap hediye edelim.
Unutmayalım ki, insanlığın kurtuluş reçetesi okumak iledir. Maalesef üzülerek sizinle paylaşacağım bir gerçek; Muş kitap okumada en son il. Ekonomide en geride olduğunun işaret fişeği.
Gençlerimizde suç oranındaki artış, uyuşturucu kullanımı ve sair olumsuzluklar sizleri rahatsız etmiyor mu?
Selam ve dua ile.