Çünkü taşın altına biz yüreğimizi koymamız yani vatandaş koyması lazım… Siyasetçilerden bekleyenler avuçlarını yalasınlar… Menfaat ve çıkar odakları hariç. Onlar için parti ve siyaset önemli değil. Şahidiyiz işte… Muhalefette olduğu halde hem de yıllardır. Servetlerinin hadi var hesabı yok. Yeri gelince de “biz muhalefetteyiz…” Bir şey yapamıyoruz.
Neyse ben siyaset madrabazlarını muhatap almıyorum… Onları yazmaya kalksam gazetenin hepsi bile yetmez. Bu yazımı, memleketim olan Muş için yazdım. Okuyucum kendi memleketi üzerine düşünebilir.
Gayretli olan yenilgiye uğrayabilir ama gayretsiz zaten yenilmiştir. Gayretli olmak ayrı bir şey, gayret sahibi olup ve gayretini de icraata dökmek ise apayrı bir şey.
GAYRET
1- Çalışkan olma
2- Çalışma isteği taşımak
3- Hareketli ve temiz hislerle etrafına faydalı olmak
4- insanları rahatsız eden maddi ya da manevi olumsuzlukların önünde olmak
Neden bu şekilde bir giriş yaptım?
Bulunduğumuz şehirde, birçok güzelliklere sebep olacak insanlar var. Daha iyiye, daha güzele götürecek insanlar var. Eğitim, öğretim, sanat, tarihi ve kültürel çalışmalar, tarım gibi. Burası yaşadığım, doğduğum ya da doyduğum yer.
Bu üç esas dikkatle değerlendirilir ise dediğim gibi daha güzele sebep olabilir. Taşın altına elin sokulması, başta yerleşik insanların görevidir. Muşluyum, Bulanıklıyım, Hasköylüyüm. Vartoluyum, Malazgirtliyim vs vs. diyenin görevidir.
Bu görevin içinde neler yok ki?
– Yatırımını Muş’a yapması var
– Memur ise görevini eksiksiz yapması var
– Mümkün mertebe görevini Muşta yapması var
– Elinden geldiğince mahallesine köyüne neyse artık faydalı olmaya çalışması vs vs…
Yani bu şehir benim, ben burayı en güzel şekle getireceğim şeklinde fikir taşıması.
Dışarıda görev yapan memur konusu ise zaten başlı başına bir şey. Keşke imkan olsa da Muş’un dışında görev yapan sadece Muşlu öğretmen sayısını tespit etsem. Göreceksiniz ki karşınıza neler çıkacak.
Yani bu bölgenin insanı burada görev yapsa hem diline, hem lokal kültürüne hakim. Acaba diğer şehirden gelen öğretmenlerden daha fazla faydalı olmayacaklar mı? Bazıları diyecek ki;
– Bu bölgeciliktir.
– Hayır değil!
Tam tersi. Köyüne, kentine daha fazla faydalı olmaktır. Bir evin içinde nasıl ki bir keyif ya da bir acı evdeki ahaliyi kolu komşudan fazla etkiliyor ise, oda aynı şeydir. Benim köyümde büyüyen insan ta bilmem hangi şehirden gelen insandan daha fazla faydalı olacağı kesindir.
Aklıma gelmişken Muş’ta görev yapan(ilçe ve köy) Muşlu öğretmenleri canı gönülden tebrik ediyorum…
Öyle öğretmen arkadaşlarımız var ki Muş’ta göreve başlamış ve Muş’ta emekli olmuş ya da olacak. Yani bu insanlar Antalya sahillerinde öğretmenlik yapamaz mı? Yapar hem de bal gibi. Ama o altı ay kışa razı olup memleketine sahip çıkıyor.
Dediğimiz gibi lokal kültürüne hakimiyeti var.
Devletin şark hizmeti ifadesi çok garibime gidiyor. Yani devlet diyor ki:
- Kardeşim o bölgenin insanı orada görev yapmıyor. İnsanına faydalı olmak istemiyor. Kendi akrabasından kardeşinden kaçıyor. Ve bende devlet olarak onun kardeşini ve akrabasını eğitimsiz bırakmayacağım. Bak oraya mecburi hizmetle adam gönderiyorum. Hem batıdaki ilde çalışandan daha fazla para vererek cazibesini arttırıyor. Bence bu doğu insanı yani doğulu çalışanı için yüz karasıdır. Başka bir izah bulamıyorum siz bulabiliyorsanız söyleyin.
Benim gibi belki yüzlerce insanın dikkatini çeken bir şey. Şark hizmeti. Belki dünyanın başka bir ülkesinde böyle bir uygulama yoktur. Tahminim tabi. Varsa da başka bir versiyonu vardır ama bizdeki gibi olmadığı kanaatindeyim.
Her neyse. Gayret dünyası ile söze başlamıştım ve diyorum ki; Allah gayret versin. Milliyetçilik adına mangalda kül bırakmayanların kulakları çınlasın. Yalnız öğretmeni mi? Memuru mu? Hayır! Hele iş adamları konusuna girmeye gör. Bak karşına neler çıkıyor neler.
Hani bir zaman mecburi tehcir, geriye mecburi tehcir olarak çıksa. Abes bir istek ama insanın içinden öyle bir şey geçiyor yani. Adam Muş’ta yükünü tutmuş tam faydalı olacak, birkaç kişiyi yanında çalıştırıp ekmek parası kazandıracak bir noktaya geliyor… Bakıyorsun ki ver elini Türkiye’nin batı illeri. Sermayesini, Muş’un dışında çevirip orada devam ediyor… Hem de fabrika ya da fabrikalar. Aynı insanın köyündeki yüzlerce dönüm arazisi de ölü vaziyette yatar.
Kısacası, Fransız kıralı II. Çarles’in ifadesiyle
“herkes kapısının önünü temizlerse şehirde kirli yer kalmaz.’’ Her duyarlı insan üzerine düşeni yapmak zorunda. Yoksa siyasetçiden beklersek havamızı alırız…
Selam ve dua ile…