Sivil toplum tarihsel sahnede ilk defa Eski Yunan’da, Aristo tarafından kullanılmış olmasıyla birlikte günümüzde sosyoloji ve siyaset biliminde de çok sık kullanılmaktadır.  Sivil toplum tanımı gereği devletten ayrı ve bağımsız bir yapıyı teşkil etmektedir. Demokrasi ise halkın, halk için halk tarafından yönetilmesidir. Bu bağlamda sivil toplum ve demokrasi arasındaki ilişki birbirlerini besleyen iki kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla literatürde kabul gördüğü gibi bir ülkede demokrasinin kurumsallaşması ve demokrasi kültürünün gelişimi o ülkedeki sivil toplumun varlığı ve niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. Sivil toplum Sivil Toplum Kuruluşları (STK) aracılığıyla kendilerini temsil eder. STK’ları gösterdikleri faaliyetler dolayısıyla hayatımızın her alanında bulunmaktadır. Modern hayatta dernekler, vakıflar, sendikalar, kuruluşlar, odalar ve yerel birlikler STK olarak kabul görmektedir. Bu yapıların en temel özellikleri ise devlet dışı olmalarıdır. Bu sebeple kamusal alanın dışında yer alarak ve kamuoyu oluşturarak siyasi otorite ve yönetim üzerinde etki oluşturma yeteneğine sahiptirler. Bu bağlamda demokrasinin tamamlayıcısı ve ön koşulu olan sivil toplumun gelişmesi, için nitelikli, kurumsal kapasitesi yüksek sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç vardır. Fakat pratikte STK’lar gerek finansal açıdan gerekse ideolojik açıdan siyasi otorite tarafından yönlendirilmektedir. Bu yönlendirme çerçevesinde değinilmesi gereken konu STK’ların sağlıklı ve işlevli olabilmesi, demokrasi kültürünü yayması bakımından kendi özerkliğini kaybetmeden devlet otoritesini tanıması son derece önem arz etmektedir. Siyasi bir süreç olan demokratikleşme için STK’lar toplumun siyasi vizyonunu genişletmesi, bireylerin siyaset yapma becerilerini arttırması, toplumsal sorunları çözüme kavuşturmak için katkı yapması bakımından birey, toplum ve yönetim bağlamında önemli bir etkendir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde STK’lar demokrasi kültürünün oturması ve kurumsallaşması için teoride ve pratikte önemli bir yapı taşıdır. Peki, STK’lar demokrasinin kurumsallaşmasıyla bireye, topluma ve devlete ne gibi faydalar sağlar: Demokratik değerlerin savunulmasına yardımcı olurlar, sistem içerisinde veya yönetimde temsil edilmeyen grup veya grupların güçlendirilmesi için çabalarlar, katılımcı demokrasinin sağlanmasına çalışırlar, hükümet ve bireyler arasında arabuluculuk yaparlar. Sonuç olarak bireylerin oluşturduğu toplum içerisinde daha yaşanılabilir bir ortam sağlaması, refah seviyesinin arttırılması, bireylerin haklarını koruması, temsil edilmeyen grup veya grupların sesi olması, hükümet ve vatandaş arasında köprü olması bakımından STK’lar ve demokrasi arasında sıkı bir bağ vardır. Günümüz uluslararası sistemine bakıldığında refah seviyesinin en yüksek olduğu devletlerin hepsinde STK’lar aktif bir biçimde demokrasiye katkı yapmakta ve hükümetlerle adeta bir ‘toplum sözleşmesi’ yaparak gelecek nesle daha az sorun bırakmaktadırlar.