"Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz." Hubert Reeves.
Hümanizm dar ve geniş olarak iki farklı fakat birbiriyle ilişkili olan iki kavramı tasvir etmektedir. Dar anlamda hümanizm insanın önemini ve saygınlığını ön plana çıkaran, geniş anlamda ise insan merkezli olmayı savunan kültürel ve entellektüel bir akımı, düşünce biçimine karşılık gelmektedir. Diğer bir deyişle hümanizm mantığa, bilime ve akla dayalı bir düşünme biçimi sağlar, ilericidir, herkese değer verir, insan haklarına, eşitliğe ve ifade ve ibadet özgürlüğüne güçlü bir inanca sahiptir.
Adından da anlaşılacağı gibi Hümanizm, insan merkezli bir inanç sistemidir. Taraftarları tarafından rasyonel ve ilerici olarak tanımlansa da, insanlığın doğa ile ilişkisi söz konusu olduğunda eksiktir. Bu konuda geniş araştırmaları bulunan Cath Sutherland bireyler, insanın doğası ve ekoloji bağlamda üçlü bir değerlendirmede bulunuyor. Sutherland, ekolojiyi ve insanlığın doğaya bağımlılığı bilincini hümanizmin merkezine yerleştiren bir "Eko-hümanizm" biçimini ortaya atmaktadır.
Naiflik ise acemi, saf özelliklerini taşıyan insanlara ve bazen de ortaya konan eylemleri, davranışları niteleyen bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle naiflik temizliğine karşılık gelmektedir.
Her ne kadar kavramın bu tanımlamaların aksine insan, doğayı, kendi doğası gereğiymişçesine tahrip etmekten geri kalmıyor. Teknolojinin gelişmesi, bilimin ilerlemesi, modernleşme adı altında yapılan çalışmalar, küreselleşme gibi olgular hümanizm üzerine yazılıp çizilenleri kağıt akademik araştırmalara hapsediyor. İnsanların büyük bir kısmı doğal dünyamızı birçok cephede yok ettiğimiz gerçeğiyle uyanmasına rağmen - iklim değişikliği, okyanusların vahşi yaşamının yok edilmesi, toprak kalitesinin çökmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, liste devam etmektedir.
İnsan topluluklarının içerisinde yaşadığı doğayı tahrip etmesi, hor görmesi, umursamaz tavırlar içerisinde bulunması bir yana birtakım çevreler tarafından bilinçlendirmek adına çalışmalar yapılmaktadır. Fakat bunlar yeterli olmaktan bir hayli uzaktadır. Bu yetersizlik içerisinde bile doğa, onu tahrip edenlere karşı naifliğini ön plana çıkarmaktan geri durmamaktadır.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki hümanizm üzerine yapılan akademik kağıtların, konferansların ve sempozyumların ötesine geçemeyen çalışmalara karşı doğa naifliğini biz insanlığa her zaman göstermiştir. Huberts Reeves’in belirttiği gibi ‘‘Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.’’ sözü insanlığın kulağına küpe olmalıdır.