Sonu hoş bitmeyen tartışmalarda keşki, diğer söz suçları gibi ceza verilseydi. Konuşmasını bilmeyen insanların, yani boş insanların öfkelendirdikleri fikir çatışmalarında karşılıklı edilmeyen, söylenmeyen kötülük kalmıyor. Kırıcılığın her türlüsü var.  İlkin fikirlere çatılır, sonrada insanlara. Tartışmalar bir şeyler öğrenip öğretmekten ziyade karşılıklı çürütmeye dönüşüyor sonradan. Çürütme devam ettikçe tartışmanın mecrası da değişiyor.  O nedenle bazı idareci kimseler yakınlarındaki kişilerin tartışmasını yasaklamıştır. Tarihte bu yasağı getiren krallar bile olmuş. Tartışmada akıl ve ruh sağlığından endişe edilenleri ayırt etmezsen sonu malum. Doğru dürüst adım atmasını ve adımını attığı yeri bile görmeyen insanla tartışmanın bir manası var mı? Elbette ki yok. Basit düşünceli insanlarla tartışmayla nereye varılabiliniz ki! Bakıyorsun adam, bir nalına vuruyor bir mıhına. Ne söylediğinin o da farkında değil. Bir müddet sonra kendi kendine soruyorsun; Ne öğrendin bu tartışmadan?  Kocaman bir hiç… O, fikir tartışması esnasında üstünlüğünü kabul ettirmek isteyen kişi bir bakıyorsun ki konun çok çok uzağında.. Kelimeler arasında gidip geliyor. Hatta kendi fikrinin tezadına düştüğü bile oluyor. Ondan sonrada karşıyı hiç dinlemez. Sadece kendi fikirlerindeki saplantı... Hiçbir fikri kabul etmez duruma geldiği zamanda suskunluğu tercih eder. Küskünlüğünün ardına saklanır. Mağrur bir küçümseme ve budalaca bir alçakgönüllülükle tartışmadan çekilir. Şu sözü de eklemeden gitmez. Sen bu konularda çok eksiksin Kırıcı oluyorsun. (Nezaket dersi vermeye başlar ) O nedenle mümkün mertebe, konuşulacak konun uzmanı olmayan insanlarla tartışmanın bir manası yok. Buraya birkaç güzel söz ilave edeyim. Karşılıklı, gerek tartışmanın ve gerekse fikir sohbetlerinin temelini teşkil eden sözler. Uymakta fayda var. Bildiğini bilenin arkasından git, bildiğini bilmeyeni uyar, bilmediğini bilene öğret, bilmediğini bilmeyenden uzak dur… Kimin olduğunu bilmediğim bir başka güzel söz, karşılaştığım her alim insanı fikren, ya ikna ettim ya mağlup. Ama cahil insanlara hep mağlup oldum. Bazıları ise yalnız saldırmasını bilir. Fikirlerini anlatmaktan veya güzel bir fikir varsa ortada onu öğrenmek umurunda bile olmaz. Kendi üstünlüğünü kabul ettirmeye odaklanmışsa zaten seni hiç dinlemez. Hikayeler anlatır konu ile alakalı. Anekdotları sıralar. Hani deriz ya. ! Kafa şişirmeye başlayınca haliyle sen susmak zorunda kalıyorsun. Zaten oda emeline ulaşmış oluyor. Kimisi de var ki; sesinin ve ciğerlerinin gücüne güvenerek başlar bağırmaya. Bağırma ile bir psikolojik baskı uygular.  Bu ve benzeri ruh yapısını iyice tahlil edip sağlıklı bir kanaate varılmadan yapılan fikir sohbetleri veya tartışmalar kesinlikle faydasız ve sonuçsuzdur. Boş insanların en belirgin özelliklerini, hemen hemen her fikir erbabı bilir. O da şu; Küfür ve hakaret etmeye başlar. Sana küfür edemezse bile savunduğun fikir bir insanı içeriyorsa ona küfür eder. Özellikle bu şekli, spor ve siyaset tartışmalarında görürüz. Alman savaşı dedikleri bir şey var. Kavgada fazla ileri gitmeden ufak tefek hırpalama ya da laf ile hakaret. O konumu isteyenler bile çıkıyor. Ama bu kendisini illaki de üstün kabul ettirmek isteyenlerde var. O nedenle son olarak derim ki;  boş insanlarla fikir tartışması yapmanın bir manası yok. Boş olduğunu nereden anlayacağız diye sorarsak, gayet basit. Konuşacağımız insan konun uzmanı değilse boştur demektir… Her konuda fikir sahibi ise o adam boştur. Her şeyi eleştiriyorsa veya sadece eleştiriye odaklamışsa kendisini o adam boştur. Fikir sahibi olması başkadır, bilgi sahibi olması başkadır. Koca Veysel’in şu güzel sözü ile yazımı bitireyim. "Cahil insan gül olsa da koklama…" Yazımı çok sevdiğim sözle sonlandırıyorum; "Cahillikle bilmek arasındaki fark, bilimin sınırı var fakat cahilliğin sınırı yok…" Selam ve dua ile…