TARİHİN TANIKLIĞINDA; BAZILARI

Unvanlar mı insanları var eder yoksa insanlar mı sıfatlara gebedir? Bu sorunun yanıtını hep merak etmişimdir. Bu tavuk-yumurta kıssasından daha uzunca bir çıkmazdır. İnsanların başarıyla olan münasebetinin, körler sağırlar ortaklığının bir kazanımı olmasından öte, bir sebebin somutlaşmasından ibaret olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi, Bilim insanı olmanın size ancak zahiri olarak bir kazanımı olur ve fakat gerçek […]

TARİHİN TANIKLIĞINDA; BAZILARI
Av. Bilal Aydoğdu
Yayınlanma

14:19 - 19 Ağustos 2021

Güncelleme

14:19 - 19 Ağustos 2021

Okuma Süresi

3 dakika

Unvanlar mı insanları var eder yoksa insanlar mı sıfatlara gebedir? Bu sorunun yanıtını hep merak etmişimdir. Bu tavuk-yumurta kıssasından daha uzunca bir çıkmazdır. İnsanların başarıyla olan münasebetinin, körler sağırlar ortaklığının bir kazanımı olmasından öte, bir sebebin somutlaşmasından ibaret olduğunu düşünüyorum. Söz gelimi, Bilim insanı olmanın size ancak zahiri olarak bir kazanımı olur ve fakat gerçek anlamda “insani değerlerden nasibini almış” bireye dönüşmeniz sizin bilime özne olmanız kadar bilime konu olmanızı da sağlar.

Jonas Salk, Amerikalı virolog ve tıp araştırmacısı. Tarihe adını altın harflerle değil gayet mütevazi bir söylemle yazmayı başarmıştır. 1955’te çocuk felci aşısını geliştirdiğinde kendisine canlı yayında sorulan ;

“Bu aşının patentini alacak mısınız?” sorusuna;

«Güneşin patentini alabilir misiniz?» cevabını vermiştir.

Bilime sunulacak katkının yalnızca buluşla değil evrensel değerleri benimsemenin doğruluğuyla olacağını insanlığa göstermiştir.

Karşınızda tarih sahnesinden bir başka bilim insanı . Alfred Bernhard Nobel . Bay Nobel’den uygarlığa kalan en ihtişamlı miras insanlığın kucağına bıraktığı dinamittir. Tarihi karakterimiz, tüm insanlığa armağan ettiği bu insanlık dışı buluşu üzerinde çalışırken, gerçekleşen bir patlama sonucunda dört kişinin ölümüne sebep olmuştur. Yaşanan bu elem olaydan aldığı ilham ile buluşunun bir vahşet çığlığı olduğunu fark etmiştir. Bu buluş onun için büyük itibar demektir ve buluşunun şanına yaraşır biçimde, tarih sayfasına adını kanlı harflerle yazdırmayı başarmıştır. Öldüğünde ise bir gazete manşetinde şöyle yazar;

« “ÖLÜM  TACİRİ”  ÖLDÜ»

Ölümünün ardından; adına prestijli bir ödül verilmesi fikri ortaya atılır. Buraya kadar ki kısım ironik.

Eli kanlı bu savaş kahramanımız adına, her yıl «Barış Ödülü» verilir. Burası çok ikonik.

1994’te Şimon Perez , 2009’da Barack Obama bu ödülün yeni yüzleri olmuştur. Buradan sonrası için tarifi size bırakıyorum.

Ödüle layık görülen bu kişilerin, ödülü sonuna kadar hak ettiklerini düşünüyorum . Keşke bu ödülleri sahiplerine Orta Doğu coğrafyasında çocuğu ölen babalar yada babası ölen çocuklar verseydi. İnanıyorum ki; ödülün isim babası yaşaydı o da başlattığı öykünün böyle taçlandırılmasını isterdi.

Tarihten aldığımız tecrübe bize şunu fısıldar;

İyilik sade ve gösterişsizdir.

Kötülük şatafatlı ve gürültülüdür.

Tarihin kendine özgü akışında şahsiyetleri mihenk taşı kılan, başardıkları kadar asil bir amaç uğruna vazgeçtikleridir.

( Hayatın bize bir sürprizi olmazsa yazının devamı önümüzdeki sayıda gelecektir.)