ÖZELLEŞTİRME VE SİYASET!

Günah keçisi; aslında Yahudilerin eskiden her yıl günahlarını yükledikleri inancıyla çöle, vahşi tabiata saldıkları veya çöle götürülmek üzere başıboş bıraktıkları, tüm toplumun günahlarını sırtında taşıyan keçiye verilen addır. “Günah Keçisi” deyimi, iyi gitmeyen her türlü işten sorumlu tutulan, başkalarının cezasını ve sorumluluğunu çeken kişi anlamında kullanılır. Deyimin kökeni Yahudiliğin inanış ve tarihinde vardır ama olayın […]

ÖZELLEŞTİRME VE SİYASET!
Emrullah Özbey
Yayınlanma

00:01 - 07 Mart 2018

Güncelleme

15:02 - 24 Ağustos 2020

Okuma Süresi

4 dakika

Günah keçisi; aslında Yahudilerin eskiden her yıl günahlarını yükledikleri inancıyla çöle, vahşi tabiata saldıkları veya çöle götürülmek üzere başıboş bıraktıkları, tüm toplumun günahlarını sırtında taşıyan keçiye verilen addır.
“Günah Keçisi” deyimi, iyi gitmeyen her türlü işten sorumlu tutulan, başkalarının cezasını ve sorumluluğunu çeken kişi anlamında kullanılır. Deyimin kökeni Yahudiliğin inanış ve tarihinde vardır ama olayın gelişimi İncil’de anlatılır.
“Keçileri Kaçırmak” deyiminin yaratıcıları keçiler değil de atlardır. Ne alakası var bilinmez ama atlar keçilerin yanında kendilerini rahat ve huzurlu hissederler. Ahırda bir keçinin olması en azından kokusunun sinmiş olması atları sakinleştirir. Bu keçinin yokluğunu hisseden at, huysuzlaşır, sinirlenir ve anormal davranışlarda bulunur. Bu yüzdende girdiği yarışı kaybeder. Geçmişte at yetiştiricileri bunu bildiklerinden atların yanına keçi koyarlardı. Günümüzde ise bu deyim, insanlar için düşünme düzeni bozulma veya aklını yitirmek olarak kullanılıyor.
Günümüzde çok sayıda örnekleri mevcuttur. Son süreçte ilimizin gündemini meşgul eden Şeker fabrikasının satışı her kesimi derin bir üzüntüye soktu. Sosyal medyada yazılan çizilenlere bakıldığı zaman da, sanki bunun tek sorumlusu siyasetçilermiş gibi algılanıyor. Elbette ki, siyasetçilerin eksiklikleri veya yanlışları vardır. Zaman zaman bunları dile getiriyoruz. Fakat bizler kendimizi hiç sorguluyor muyuz? Lise dönemlerinden Muş Tekel i hatırlıyorum. Gazeteciliğe başladığım yıllarda ise TEKEL’in kapatıldı. Lise dönemlerinden hatırladığım kadarıyla, ‘TEKEL Tüccarları’ vardı. Çiftçiler hep TEKEL cüzdanını hem de TÜTÜN’ünü bu tüccarlara satarlardı veya kiraya verirlerdi. Bu tüccarlar da aldıkları Tütünleri daha fazla kilo yapsın diye çamura batırır veya sulayarak teslim ederlerdi. Ve o şekilde TEKEL’e teslim ederek haksız kazanç elde ederlerdi.
TEKEL çalışanlarının bir kısmı ise devletten aldıkları maaşlarının hakkını vermezdi. Kimisi işe gitmezdi kimisi de ihanet çerçevesinde tüccarlardan beslenirdi. Sonuç olarak TEKEL kapatıldı. Çalışanlar değişlik kurumlara gitti. Kimisinin maaşı düştü, kimisi emekli oldu fakat burada en büyük sorunu halen çiftçiler yaşıyor…
TEKEL’in kapanması bizlere ders olmadı ki, bizler Şeker fabrikasında da aynı sorunları yıllarca yaşadık. Çok fazla uzağa gitmeye gerek duymadan geçtiğimiz yıl şeker pancarı üreticileri KOTA bulamazken, yine tüccarlar bu KOTA’ları aldı. KOTA bulamayan çiftçiler pancarını bu Tüccarlara vermek zorunda kaldı hem de düşük bir bedelle…
Dün TEKEL’in özelleşmesinden ders alamayan bizler, bugün yine Şeker fabrikasının satışı ile gündemdeyiz. 2000 yılında özelleştirme kapsamına alınan bu fabrikanın satılması için sanki elimizden geldiğince çalışmışız… Fabrikanın özelleşmesinin tek sebebi sanki siyasetçilermiş gibi de bizlerde günahlarımızı siyaset veya siyasetçilere yüklemeye çalışıyoruz. Ama vatandaş olarak kendimizi hiçbir zaman sorgulamıyoruz. Sorgulasaydık zaten bu hallere gelmezdik!
İlimizin tek kamu fabrikası olan Muş Şeker AŞ.’nin özelleştirilmesi elbette bu ile büyük zararlar doğuracaktır. Fakat bunun tek sorumlusu da siyaset veya siyasetçiler de değildir. Herkesin kendisini sorgulaması lazım ve devletten aldığı maaşlarla devlete ihanet yapmaması lazım. Devletten maaş alanlar işlerine ve mesailerine sadık olması lazım…
Öylesine bir yazı yazdım bu hafta. Herkes bu yazımı farklı algılayabilir. Farklı yerlere çekebilir. “Günah Keçisi” hikâyesi işte kim nasıl anlarsa öyle algılar. Günümüzde çok sayıda örnekleri mevcuttur.
İnsanların “Günah Keçisi” olarak seçilmediği, Vatan sevdasının kişisel sevdaların önüne geçmediği, insanların kendilerini kurtarmak için günahsız kişilere suçunu yüklemediği ve gerçek suçluların adalet önünde hesap verdiği günler dileğiyle…