Muş’ta siyaset hep farklıdır deriz. Süleyman Demirel’in “Türkiye’de her yerin siyasetini anladım ama Muş’un siyasetine aklım ermiyor” dediğini söyler dururuz. Peki, neden böyle? Niçin Muş’ta siyasette 2+2=4 etmiyor? Neden komşu illerimiz Bitlis (Vedat Demiröz), Bingöl (Cevdet Yılmaz), Erzurum (Recep Akdağ, Efkan Ala), Batman (Mehmet Şimşek) ve Diyarbakır (Mehdi Eker) siyasete yön verebilecek isimler çıkarabiliyorken biz siyaseten hep yönetilen oluyoruz? Bence bu sorunun cevabı çok zor değil, çünkü bizde seçmenler ve seçilenler birbirimize samimi değiliz. Birbirimizle oturup konuşamıyoruz, tartışamıyoruz, birbirimizi eleştiremiyoruz. Bir yerlere gelmek için aşiretçilik ve adamcılık yapıyoruz. Hak edene hakkını vermek yerine çamurdan olsun benim olsun diyoruz. Bu böyle gitmez, gitmemeli. Özgürce herkesin fikrini söyleyebildiği, her siyasi görüşten insanların bir araya gelerek tartışabildiği bir ortam oluşturmak zorundayız. Aksi halde eğitimde, sağlıkta, ticarette, turizmde ve daha nice sektörde son sıralarda yer almaya devam ederiz. Siyasetçilerimizin eleştirilmekten, seçmenlerimizin eleştirmekten korkmadığı bir Muş, tüm bu olumsuzlukları bir anda geride bırakarak yanlışların yerini doğruların aldığı bir ortama götürecektir.
Yine bir seçim daha yaklaşıyor ve yine Muş bir kez daha önümüzdeki 5 yıl için şehrini, ilçelerini ve beldelerini yönetecek belediye başkanlarını seçmek için sandığa gidiyor. Peki, buradan sormak istiyorum, mevcut belediye başkanlarına ve yeni aday olacak siyasetçilerimize seslenmek istiyorum: “Siz bu şehre yıllardır ne verdiniz ki ne alasınız?” Özellikle iktidar partisinin Belediye Başkanına ve sosyal medyadan milletin adeta gözüne sokarcasına sürekli paylaşım yapan yandaşlarına soruyorum, yapmak zorunda olduğunuz hizmetleri neden bir nimetmiş, bir lütufmuş gibi gözümüze sokarcasına söyleyip duruyorsunuz? Sizler zaten bu hizmetleri yapmayı vaat ederek seçilmediniz mi? Bu halk sizleri, bu hizmetleri getiresiniz diye seçmedi mi? Bu kibir, bu kendini beğenmişlik, bu küçük dağları biz yarattık anlayışı sizi nereye doğru götürüyor, hiç düşündünüz mü? Bu şehir küçük bir kent, herkes birbiriyle yüz yüze bakıyor; sizi görünce saygıdan ve hürmetten tebessüm eden, selam veren, selam alan insanların sizlere farklı zamanlarda ve farklı yerlerde birçok eleştiride bulunduklarını hiç duymuyor musunuz? Duymuyorsanız bu küçük şehirde nasıl kulaklarınız kapalı yaşayabiliyorsunuz, duyuyorsanız neden kendinizi düzeltmiyorsunuz? Muş’u seven ve Muş basınına yıllardır hizmet eden bir kardeşiniz olarak sizleri uyarıyorum, Muş kaybediyor! Muş sizlere olan güvenini kaybediyor, siyasete olan güvenini kaybediyor, hizmete olan güvenini kaybediyor. Vatandaşa çile çektire çektire getirdiğiniz hizmetleri bugün nimet olarak önüne koymanız tepki çekiyor, yapmak zorunda olduğunuz hizmetleri lütuf gibi anlatmanız size olan sevgiyi söndürüyor. Sizi eleştirenlere dört bir koldan saldırmanız size kaybettiriyor.
Muş’u güzelleştirmek adına eleştiriye açık olun, size taş atana siz gül uzatın. Seçimler ancak böyle kazanılır, seçimlerden önce gönüller ancak böyle kazanılır. Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi: “Ne aşkınız aşka, ne hırslarınız hırsa, ne gamınız gama, ne neşeniz neşeye benziyor; dostlukta hodbin, kinde korkak ve fedakârlıkta gösterişçisiniz.”
Yapılan çalışmaların, hizmetlerin tanıtımında yalnızca şahıs vurgusu yapılarak belediyenin, belediyeciliğin arka planda kalması, her türlü olumsuzlukta akla yine tek bir ismin gelmesine neden oluyor. Yapılan hizmetler başkanın kendi cebinde çıkan paralarla değil belediye bütçesiyle yapıldığını biliyoruz. Belediyecilik ekip işidir ve yapılan çalışmalarda belediye başkanı reklamı yerine başkan ve belediye birlikte vurgulanmalıdır. Yani örnek verilmek gerekirse, yol çalışması, park, bahçe dendiğinde akılda başkanın isminin yanında Belediye de canlanmalıdır. Belediye Başkanı – belediye – halk üçlüsünün birlikteliği, koordinasyonu, istişaresi mühimdir. Belediye Başkanı tek başına karar alırsa, ekibi ayrı telden çalarsa ve halkın da süreç yerine sadece neticeden haberdar olmasıyla kopukluk yaşanır. Burada katılımcı belediyecilik önemlidir ve yapılacak olan her çalışmada STK’larla, halkla istişare edilmesi verilen kararlarda netice kötü olsa dahi bu işi herkesin sahiplenmesini sağlayacaktır. Karar alma sürecine dahil olan halkın aidiyet duygusu gelişecek ve bir yabancı gibi sadece iş bittikten sonra alkışlamaya ya da eleştirmeye gelmemiş olacaktır. Halk için yapılanın halka sorulması yapılacak olan işi sahiplenmelerini ve neticesinde verecekleri tepkide, yapacakları eleştiride yapıcı olma gayretlerini ortaya çıkaracaktır. Ama her şey “Başkan yaptı, etti, bitti” diye sunulursa halk kendini dışlanmış hisseder ve yapılanların kendisi için yapıldığını fark edemez. Halkın çözüm üretmede pasifliğinden ve sadece sert eleştirilerdeki aktifliğinden yakınanların, halkı tüm süreçlere dahil ederek çözüm, proje, fikir üretmesine zemin hazırlaması gerekir.
Muş’u güzelleştirmek, Muş’ta gençlerimize daha iyi daha yaşanabilir bir gelecek sunmak zorundayız, hep birlikte elimizi taşın altına koymak durumundayız. Aksi takdirde başta söylediğim komşu illerimiz bu ülkede yönetimde söz sahibi olmaya devam ederken bizler de yönetilmeye, son sıralarda sürünmeye mecbur kalacağız.