“DEPREM DEĞİL, BİNA ÖLDÜRÜR!”

Değerli okurlar, dünyanın da bir numaralı gündemi haline gelen Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin değeri biçilemeyen can kayıpları sayısı henüz belli olmadı. İlk belirlemelere göre 40 binin üzerinde can kaybı var. Ülkemizdeki 10 şehirde yıkımlar oldu. Birçok ocağa ateş düştü. Günlerdir televizyon ekranlarından ve bazen sosyal medyadan deprem görüntülerini, arama kurtarma çalışmalarını takip ediyoruz. Zaman zaman […]

“DEPREM DEĞİL, BİNA ÖLDÜRÜR!”
Emrullah Özbey
Yayınlanma

13:43 - 22 Şubat 2023

Güncelleme

13:43 - 22 Şubat 2023

Okuma Süresi

3 dakika

Değerli okurlar, dünyanın da bir numaralı gündemi haline gelen Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin değeri biçilemeyen can kayıpları sayısı henüz belli olmadı. İlk belirlemelere göre 40 binin üzerinde can kaybı var.

Ülkemizdeki 10 şehirde yıkımlar oldu. Birçok ocağa ateş düştü. Günlerdir televizyon ekranlarından ve bazen sosyal medyadan deprem görüntülerini, arama kurtarma çalışmalarını takip ediyoruz. Zaman zaman üzücü, zaman zaman ise sevindirici haberlerle duygu karmaşası yaşıyoruz.

Depremin yaralarını sarmak için millet yekvücut oldu ve yardımların ardı arkası kesilmiyor. Herkes ekmeğini bölüyor ve o bölgeye gönderiyor. Yurt dışından da birçok ülke yardımları hızlandırdı. Bir insanlık fotoğrafı çekiliyor.

Son yüzyıla bakıldığında en büyük depremin bu deprem olduğu söyleniyor. Ama yıkıcılığını göz önüne aldığımızda ve iki büyük depremin 9 saat arayla art arda gelmesini de hesaba katarsak gerçekten de bu depremin vahameti ortada.

Ülkemizin deprem açısından dünyada beşinci tehlikeli ülke olduğunu bizzat uzmanlar söylüyor. Öyleyse artık herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Önlemlerimizi almamız lazım.

Deprem, ülkemizin yakasını bırakmayacak. Ya depremle yaşamasını öğreneceğiz, ya da ölüp ölüp gideceğiz! Ya Japonya gibi akıl ve bilimin yolundan giderek fayların üzerinde, 9,0 şiddetindeki depremlerde bile kayıp vermeyeceğiz ya da 7,0 şiddetindeki sarsıntıyla 316 bin kişinin öldüğü, ‘2010 Haiti Depremi’ndeki gibi acılar çekip, Haiti gibi yaşayacağız!  Tercih bizim; tercih devletin, tercih halkın! Ama bu işler tercihe bırakılacak konular değil.

İnsanlar, yaşam alanlarının güvenli ve depreme dayanıklı olmasını isterler.  Biliyorsunuz! “Deprem değil, bina öldürür”! Gökyüzüne doğru uzayan binaları gördüğümde korkuyorum. Depreme yakalanırsak halimiz nice olur diye endişe ediyorum. Sanıyorum, belediye başkanlarının da yüreği güp güp atıyordur.

Yüksek katlı binaların statiği, depremselliği, hesabı kitabı, “1999 sonrası yayınlanan deprem yönetmeliğine uygun olduğu için gökdelenler, 3-4 katlı binalardan daha güvenlidir” tezi, Hatay’da, Malatya’da, Kahramanmaraş’ta gördüklerimizden sonra çöktü.

Bir, iki yıllık çok katlı binalar karton kuleler gibi devrildi. Muş’un binaları gökyüzüne gitmeye devam edecek mi? Edecekse, denetimler de büyük bir dikkatle yapılmalı. Sahi, Muş depreme hazır mı?

Binaların “depreme dayanıklılığıyla ilgili karneleri” var mı? Keşke karneleri olsa…

Acilen, riskli ve çöküntü alanlarıyla ilgili dönüşüm çalışmaları başlamalı. Belediye Başkanı Feyat Asya, deprem bölgesinde. Muş’a döndüğünde gördüklerinden çıkardığı sonuçlarla, kent paydaşlarını toplayıp Muş’u depreme hazırlamalı.

Aslında yazılacak çok şey var… Yazımı sonlandırırken Rabbim ülkemizi bu tür afetlerden korusun diyor, depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.