Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruluyor ki: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” (Nisa 58) Hangi iş olursa olsun, işi ehline, o işin eğitimini almış, tecrübe sahibi birine verildiği zaman, muvaffâkiyet sağlanır. Başarılar elde edilir. Eğitimsiz, deneyimsiz ve işin ehli olmayan kişilere işi teslim ettiğimizde sorunların ardı arkası kesilmez. Gün gün, o işte gerileme yaşanır ve nihayetinde o işin akıbeti iflas olur. Bugün günümüze baktığımız zaman ilimizin geri kalmışlığından bahsedilirken, bazı kurumların işin ehli olanlar tarafından yönetilmediğinden kimse şikâyetçi olmuyor veya işine gelmiyor. Kurum amirlerinin işin ehli olması o kurumun gelişmesi ve başarılara imza atması demektir. İşin ehli ve liyakat sahibi olanlar zaten çalışmalarını sürdürüyor. Aslında kurum amirleri iktidarın aynasıdır. Kurumları yönetenlerin yaptıkları her iş siyasetçiye mal olmaktadır. Kurum amiri iyi yaparsa siyasetçi iyi yapar, kötü yaparsa yine siyasetçi kötü yapmış olur. Siyasetçinin başarısı atadığı kurum amirlerinden belli olur kısacası. Fakat ne hikmetse günümüzde senin benim adamım yapılanmasının önüne geçilmemektedir. Dolayısı ile birçok kurumda ilerleme de yok demektir. İlimizde elbette ki işin ehli ve liyakat sahibi insanlar var. İşini layığı ile yapanları canı gönülden kutluyoruz. Fakat bulunduğu kurumda veya birimde işini layığı ile yapmayan insanların da bulunduğu koltuğu terk etmesi hem dini gereğince hem de insanî olarak gereklidir. Ya da kısa zamanda başında bulunduğu kurumun menfaatine projeler üretmesi gerekiyor.  Örneğin bir eğitimci bugün bir doktorun işini yapamadığı gibi bir doktor da bir eğitimci kadar eğitimi anlatamaz. Mekke'nin Fethinden önce Kâbe'nin anahtarı Osman Bin Talha'daydı.  Kendisi Kâbe'nin bakımını yapardı. Peygamberimiz (S.A.V) Kâbe'ye girmek istediğinde, Hz. Ali anahtarı ondan alarak Kâbe'nin içine girdiler. Henüz Osman Bin Talha Müslüman olmamıştı. Peygamberimizin (S.A.V) amcası Hz. Abbas, Kâbe'nin anahtarının kendisine verilmesini rica etti. Peygamberimiz (S.A.V) de anahtarı amcasına verince, “Allah ü Teâlâ, size emanetleri ehline vermenizi emreder...” (Nisa,58) ayeti indi. Bunun üzerine Peygamberimiz (S.A.V) anahtarı, Osman Bin Talha'ya geri verdi. Peygamberimiz (S.A.V) “Ey Osman! İşte Kâbe'nin anahtarı! Bu gün iyilik ve vefa günüdür. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın. İnanıyorum ki şimdi daha güzel bir şekilde yaparsın…” buyurdu ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etti. Bu büyüklüğü gören Osman Bin Talha Müslüman oldu. Ayetin tamamı: “Haberiniz olsun ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size en güzel şekilde öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitir ve her şeyi hakkıyla bilir.” Görüldüğü üzere “işi ehline vermeyi” Allah (c.c.) emrediyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “İş, ehli olmayana tevdi edildiği zaman, kıyameti bekle.” “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” denince, “Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin” buyurdu. (Buhari) İşi ehline vermek boynumuzun borcu ve verdirmek de. Bugün gözlerimizin önünde gerçekleşen liyakatsiz atamalardan atamayı yapan kişiler kadar tanık olan bizler de mesulüz. Çok uzağa gitmeden yine gözümüzün önünde olan Muş Belediyesi’ndeki görevlendirmelerde liyakate ne kadar dikkat edildiği tartışma konusudur. Herhangi bir birim müdürüne ulaşmak, bilgi almak, usulünce iş yapabilmek neredeyse mümkün değil çünkü görevdeki müdürler de bilgilendirme yapabilecek kadar bilgili değil. Birimleri hakkında neredeyse hiçbir fikri olmayan insanların verimli olması beklenemez. Belki de öğrenmeye çalışıyorlardır fakat bu süreçte halka hizmet etme sürecinden yediklerinin, hakka girdiklerinin farkındalar mı acaba? Bu zaman kaybı yerine iş ehil insanlara bırakılmış olsaydı Belediye Başkanının da yükü hafiflerdi. Öyle ki suyu, elektriği kesilen vatandaş Belediye Başkanını arıyor, cenazesi olan, evinin önünde çukur olan, köpek havlamasından uyuyamayan, sineklerden şikayet eden ve sayısız şikayeti olan yüzlerce insan. Bu Belediye Başkanının asli görevlerine zaman ayıramamasına, yoğunlaşamamasına sebep oluyor. Yatırım ve projelerle ilgilenmek yerine telefonda vatandaşa sinek izahatı yapan Belediye Başkanı her işe yetişmeye çalışıyor ve hiçbir yere yetişememiş oluyor. Daha kurumsal, profesyonel bir çalışma ortaya koyamayan Belediye, acemiliği ile her birimde kendini gösteriyor. Başkanın ilk dönemi olsa belki bu durum göz ardı edilerek zamanla oturtulacağı düşünülebilir ama neredeyse ikinci dönemin de sonuna yaklaşıyoruz. Yine de ümitle Belediyede doğru adımların atılmasını, işin ehil insanlara verilmesini bekleyeceğiz, yazacağız, konuşacağız çünkü bunun hesabı bizden de sorulacak. Kısacası işi ehli olmayana vermek, o işi öldürmekle eşdeğerdir. Çünkü işin hakkı verilmeyince, her geçen gün o iş kan kaybeder. Eriyip gider. İşlerin heba olmaması için, ehline verilmesi temennisi ile Allah'a emanet olun.