Geçenlerde yeni açılan bir kafeye gittim. İsmi dikkatimi çekti: Gom yani “ahır” Türkçe’de. Bir işletmenin neden böyle bir mekan ismi tercih ettiğini düşünerek oturdum ve bu meselenin sadece basit bir kelime seçiminden ibaret olmadığını fark ettim. “Ahır” gibi mekânlar geçmişte kırsal yaşamın ve üretimin bir parçasıyken, bugün şehir hayatında ironik bir tüketim nesnesine dönüşmüş durumda. Peki, bu eğilim ne anlatıyor? MEKÂNIN YENİ ANLAMLARI: KIRSALI STERİLİZE ETMEK Ahır, tarih boyunca çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin çalışma alanıydı; emek, doğayla iç içe bir üretim biçimini temsil ediyordu. Ancak modern şehir hayatında, ahırın çağrıştırdığı gerçeklik artık gündelik yaşamımızdan uzak. Bugün bir kafeye “ahır” ismini vermek, kırsalı romantize etmenin ve onu şehirli tüketicinin estetik dünyasına uygun hale getirmenin bir yolu gibi görünüyor. Gerçek ahırın sert kokuları, ağır iş yükü ve kırsal yaşamın zorlukları burada yok. Bunun yerine, endüstriyel tasarım sandalyeler, filtre kahveler ve loş ışıklar var. POSTMODERN İRONİ: AHIRI ŞIK HALE GETİRMEK Bu durum, tüketim kültürünün sık sık başvurduğu postmodern ironinin bir örneği olabilir. Ahır gibi “eski” ve “değersiz” görülen bir mekânı alıp onu şık, farklı ve deneyimlenmesi gereken bir alana dönüştürmek, özellikle hipster estetiğinin belirgin özelliklerinden biri. Nostalji, ancak estetikle filtrelenmiş ve şehir hayatına uyarlanmış bir formda sunulduğunda kabul ediliyor. “Ahır” burada bir üretim alanı değil, tüketim için yeniden tasarlanmış bir dekor unsuru. SINIFSAL BİR GÖSTERGE OLARAK “RUSTİK” Bu tür isimlendirmeler ve mekân tasarımları, aynı zamanda belli bir sınıfsal gösterge de içeriyor. Kırsal kökenli insanlar için ahır, çocukluklarından aşina oldukları sıradan ve hatta yoksullukla ilişkilendirilen bir yer olabilir. Ancak şehirli orta sınıf için ahır, egzotik bir kaçış noktası, “organik” yaşamın sembolü haline geliyor. Tıpkı son yıllarda yükselen “rustik” tasarım akımı gibi, geçmişin zorluklarını değil, onun romantik imgelerini tüketiyoruz. MEKÂNIN ADINI KOYMAK: TÜKETİM Mİ, KÜLTÜREL YENİDEN SAHİPLENME Mİ? Bir mekâna isim verirken, sadece kulağa hoş gelen kelimeler seçilmez; aynı zamanda belli bir kültürel anlam da yüklenir. Çünkü modern dünyada isimlendirme aynı zamanda bir marka ve pazarlama stretejisi demektir. Bu bağlamda “Gom” gibi isimler, hem kırsal bir geçmişe göndermede bulunuyor hem de bu geçmişin tüketim kültürü içinde nasıl yeniden şekillendiğini gösteriyor. Bu isim tercihi, kırsala bir övgü mü, yoksa onun sterilize edilmiş bir versiyonunu pazarlamanın yeni bir yolu mu? Belki de bu sorunun yanıtı, bu tür mekânların nasıl işlediğinde yatıyor. Eğer bir kafe, gerçekten kırsal yaşamın değerlerini, emeğini ve kültürünü yaşatmayı amaçlıyorsa, bu nostalji anlamlı olabilir. Ancak eğer sadece eskiyi alıp “farklı” görünmek için kullanıyorsa, bu da günümüz tüketim kültürünün en çarpıcı yansımalarından biri haline geliyor. Ne dersiniz, bir gün gerçek bir ahırda kahve içme fikri de popüler olur mu?