HABER49-Erzurum’un Uzundere ilçesine bağlı Dikyar Mahallesi’nde yer alan ve tarih boyunca birçok medeniyete tanıklık etmiş Engüzek Kalesi, yalnızca mimarisiyle değil, aynı zamanda göz alıcı doğasıyla da dikkat çekiyor. Doğu Roma dönemine ait olduğu düşünülen bu yapı, hem arkeolojik değerleri hem de stratejik konumuyla bölgenin kültürel mirasına önemli katkılar sunuyor. Erzurum Valiliği tarafından hazırlanan tanıtım videosuyla yeniden gündeme gelen kale, yerel ve ulusal düzeyde tanıtım atağına geçti. Tanıtımda, Engüzek Kalesi’nin tarihî kaynaklarda “Ağca Kala” olarak da geçtiği vurgulanırken, adının Dikyar Mahallesi'nin eski adından geldiği ve bu nedenle “Engüzek Kalesi” olarak anıldığı bilgisine yer verildi.
Kalenin bulunduğu konum, sadece tarih meraklılarını değil, aynı zamanda doğa tutkunlarını da cezbediyor. Bin 180 metre rakımda, sarp bir kayanın üzerine inşa edilen kale, hem savunma amaçlı konumuyla hem de vadilere hâkim manzarasıyla dikkat çekiyor. Yapı, yüzyıllara meydan okuyan mimarisiyle geçmişin sessiz tanıklığını bugüne taşıyor.
ENGÜZEK KALESİ’NDE GİZEMLİ BİR TARİH VE EŞSİZ BİR MİMARÎ BULUŞUYOR
Engüzek Kalesi, dört kulesi ve 30 metreyi bulan duvar yüksekliğiyle hâlâ ayakta kalan nadir Orta Çağ kaleleri arasında yer alıyor. İç surların büyük bölümü günümüze kadar ulaşmış durumda. Kalede kilise kalıntılarından sarnıçlara, gıda depolarından tünellere kadar pek çok yapısal unsur dikkat çekiyor. Özellikle kalenin içinden dere yatağına ulaşan gizli tünelin bazı bölümleri hâlâ görülebiliyor. Bu tünel sistemi, dönemin savunma stratejileri hakkında önemli ipuçları sunuyor.
Kalenin eteğinde ise Osmanlı dönemine ait bir hamamın kalıntıları yer alıyor. Bu hamam, Engüzek Kalesi’nin yalnızca bir askeri üs değil, aynı zamanda bir yerleşim alanı olarak da kullanıldığını ortaya koyuyor. Bugün ayakta kalan bu kalıntılar, tarih ve arkeoloji meraklıları için adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıyor. Engüzek Kalesi hakkında net tarihî belgeler bulunmasa da, barındırdığı yapılar ve mimari izler kalenin hem Bizans hem de Osmanlı dönemlerinde aktif olarak kullanıldığını gösteriyor.
Doğayla iç içe geçmiş bu tarihî yapı, bölge turizmi açısından da büyük bir potansiyel barındırıyor. Erzurum-Artvin karayolu üzerinde yer alan kale, kolay ulaşımı ve panoramik manzarasıyla ziyaretçilerine tarih ve doğayı aynı anda sunuyor.
