BİR ACZİYET KESİTİ

Kelimenin gücüne inandığım kadar samimiyetine de inanmak istediğimi bir yazının ilk cümlesinde yazabilme cesaretini kendimde bulabilmek kendimi bulabilmekten daha zor. Başlangıcını yaptığım her şeyin devamını getirebileceğimi düşündüğüm günleri anımsadıkça “rengine kandığım” bu dünyanın cahili olduğumu fark ediyorum. Kendisine güvenmek ve özgüvenini yitirmek arasındaki grilikte rengarenk hayallere dalıyorum.. Masalların gerçekleşme ihtimalinden daha uzak bir ihtimale tanıklık […]

BİR ACZİYET KESİTİ
Av. Bilal Aydoğdu
Yayınlanma

15:21 - 01 Kasım 2021

Güncelleme

15:21 - 01 Kasım 2021

Okuma Süresi

4 dakika

Kelimenin gücüne inandığım kadar samimiyetine de inanmak istediğimi bir yazının ilk cümlesinde yazabilme cesaretini kendimde bulabilmek kendimi bulabilmekten daha zor.

Başlangıcını yaptığım her şeyin devamını getirebileceğimi düşündüğüm günleri anımsadıkça “rengine kandığım” bu dünyanın cahili olduğumu fark ediyorum.

Kendisine güvenmek ve özgüvenini yitirmek arasındaki grilikte rengarenk hayallere dalıyorum..

Masalların gerçekleşme ihtimalinden daha uzak bir ihtimale tanıklık ediyorum. Olmaması gerekenlerden asla korkmamam gerektiğini ve bir şeyi her ne şartta olursa olsun çok arzu etmemeyi sabit olmayan bir tecrübe ile deneyimliyorum…

Bir inanışa göre «inanmamak» daha az acı veriyor diyorum…

Temellerini şahsımın attığı bu inançsızlık sistemini kendim bile benimsemekte zorlanıyorum… Hep bir yalana inandırılmış insanlar olarak kendimize bu imtiyazın tanınması ihtimalini asla kabul etmiyoruz. Yalan da doğru kadar insana dair oysaki.. Sözgelimi herkes yalan söyler.. Hiç kimse kendisine yalan söylenmesine göz yummaz.. Sahtekarlığın meslek haline getirilmiş olduğu bu çağda herkes mesleği iyi icra etmek ister ancak meslektaşlarıyla karşılaşmak hoş bir tecrübe değil sanırım..

İnsanın kendisine benzeyen insanlardan kaçması varoluşuna tahammülü olmayan kişilerde çok anlaşılmaz bir neden barındırmaz… İşin tuhafı zaman zaman bir nedensellik bağına da ihtiyaç duymaz…

«Hayvanın toplumsal olmayan insan» olduğu gerçeği asosyal insanlara yöneltilmiş okkalı bir iltifat olmaktan öteye geçmez… Sınırın öteki ucunda sosyalliği eğlenmek zanneden bir grup andaval bekler… Bu iki ülkenin yurttaşlarının ortak olduğunu düşündüğüm bir fikri var… O da şu;

« BİZ DOĞRU YERDE DURUYORUZ»

Sorun teşkil eden durum doğru saflarda yer aldığını düşünmesi değil bana sorarsanız..

Belirtmeliyim ki ; Zaman zaman bana sorulmayan durumlarda da burnumu soktuğum mevzular olmuştur…

Karşıdakinin yanlışlığından emin olmak aynı zamanda budalalığını gayri resmi biçimde tescillemek anlamına gelir.Lakin bunu yapan kişi çok profesyonel biçimde anlamamazlıktan gelir..

Yazılanlarda bir anlam bütünlüğü aramak gibi bir bedbahtlığa girişmek hayattan bir anlam çıkarmak kadar beyhude bir çaba olmasa da oyalayıcı bir etkinliktir..

Baskın elaman olmak, etkisiz eleman olmaktan daha çok istenen bir durumdur.“0”çelişki “1” totolojidir gerçeğini yadsıyarak buna bir çözümleme getirmeye çalışıyorum. Lisedeki cebir hocası geliyor aklıma sebepsiz. Lisedeyken de en az şu anda olduğum kadar anormal olduğumu büyük bir övgüyle söylemekten imtina ediyorum.

“En büyük devrim sıfırdır matematikte” dediğimde seni kutluyorum diyen” neden matematik hocası olduğunu henüz anlamadığım” bir adam beni devrimden sonrası için tahtaya kaldırdı. Başka ne biliyorsun Matematikle ilgili diye sorunca;

Bütün bildiklerimi anlattım dememin beni kurtarmayacağını bildiğim için;

Ben üç işlemi biliyorum dedim;

Üç işlem… Sayısal bir hata yaptığımı düşünerek; “say bakalım işlemleri” dedi.

Bölünerek başladığım hayat serüveninde hep aynı surete çarpılarak her gün bir eksildim..

Ondan sonrasında da toplayamadım kendimi.

Sarhoş olduğum ihtimali üzerinde durduğu bir bakış atınca « akşamdan kalmadığımı» belli etmek adına isterseniz şu düz çizgiden yürüyebilirim dedim. İnanmış gibi yaptı hocamız…

Oysaki «Mış» gibi cümlelerle biten her ömrün bir acısı vardır şimdiki zamanlarda.