HABER49-Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Boyalan köyünde başlayan yayla göçü hazırlıkları, tandır ekmeği pişiren kadınlardan hayvanları hazırlayan erkeklere kadar herkesin görev aldığı köklü bir yaşam kültürünü yansıtıyor.
Boyalan Köyü’nde Yayla Hazırlıkları Geleneksel Yaşamın İzlerini Taşıyor
Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Boyalan köyünde yaz mevsiminin gelişiyle birlikte her yıl tekrarlanan ve kökleri yüzyıllara dayanan yayla göçü hazırlıkları hız kazandı. Köylüler, sıcak yaz aylarını serin yaylalarda geçirmek için hummalı bir hazırlık sürecine girdi. Yaylacılık, yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; aynı zamanda bölge halkının yaşam kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Göç öncesinde köyde başlayan hareketlilik, özellikle kadınların tandırlarda pişirdiği geleneksel ekmeklerle dikkat çekiyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ateş yakılan tandırlarda, büyük özenle pişirilen bu ekmekler, yaylada tüketilecek en temel besin kaynağı olarak hazırlanıyor.
Köylüler, aynı zamanda gıda malzemeleri, pişirme gereçleri, hayvancılık ekipmanları ve yaylada kullanılacak diğer eşyaları da büyük bir titizlikle toparlıyor. Yayla hazırlığı yalnızca bir mevsimlik taşınma süreci değil; aynı zamanda dayanışma, emek ve sadelik üzerine kurulu bir yaşam biçiminin yeniden inşası anlamına geliyor. Boyalan köyü sakinleri için yayla göçü, doğayla baş başa bir hayat sürmenin en samimi hali olarak görülüyor.
“Bu Hayat Bizim Seçimimiz Değil, Ruhumuzun Bir Parçası”
Yayla göçü hazırlıkları esnasında tandır başında konuşan köy sakinlerinden Neriman Çiftçi, bu yaşam tarzını sadece bir zorunluluk değil, gönüllü bir yaşam şekli olarak tanımlıyor. “Biz köy kızıyız, köy geliniyiz. Bu hayat bizim ruhumuzda var,” diyen Çiftçi, tandır ekmeklerinin yayla yolculuğunda en önemli ihtiyaçlardan biri olduğunu belirtiyor. “Ekmeklerimizi pişiriyoruz. Yağmur yağarsa dolaba koyarız. Gelen giden olursa onlara da veririz. Her şeyimizi kendimiz yaparız. Hayvanlarımızı sağarız, ekmeğimizi yaparız, yaylaya çıkarız. Hayatımız bu,” sözleriyle köy yaşamının sade ama üretken yanını gözler önüne seriyor.
Hazırlıkların bir diğer yönü ise toplumsal dayanışma. Kadınlar ekmek yaparken erkekler hayvanları kontrol ediyor, gençler ise taşıma işlerinde görev alıyor. Her yaştan bireyin yer aldığı bu süreç, köy halkının birlikte yaşamaya olan bağlılığını ve geçmişten gelen ritüelleri yaşatma çabasını gösteriyor. Yayla göçü, teknolojiden uzak ama maneviyatı yüksek bir yaşamı tercih edenlerin ortak yolculuğu haline geliyor. Tüm hazırlıklar, doğayla uyumlu bir hayatın kapılarını yeniden aralıyor.
Haziran’da Başlayan Yayla Göçü Eylül Ayı Sonuna Kadar Devam Ediyor
Boyalan köyünde sürdürülen yayla göçü geleneği, haziran ayının başlarında başlıyor ve genellikle eylül sonuna kadar devam ediyor. Bu süreçte köylüler büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarını da yanlarına alarak yüksek rakımlı ve serin yaylalara göç ediyor. Yaylalar, hem hayvanların verimli otlaklarda beslenmesini sağlıyor hem de ailelerin doğayla baş başa, huzurlu bir yaşam sürmesine imkan tanıyor. Göç sırasında kullanılan güzergahlar, yıllardır aynı patikaları takip eden köylüler için adeta bir yaşam haritası olmuş durumda.
Yaylada yaşam, sabah erken saatlerde hayvan sağımıyla başlıyor, gün boyu çeşitli işlerle devam ediyor. Elde edilen süt, peynir ve yoğurt gibi ürünler hem aile ihtiyaçları için kullanılıyor hem de bölge pazarlarında satılarak ek gelir sağlanıyor. Bu süreç aynı zamanda çocukların doğayla iç içe büyümesine, dayanışma kültürünü öğrenmesine ve köy yaşamının temel becerilerini kazanmasına katkı sunuyor.
Boyalan köyünün bu yüzyıllık geleneği, modern dünyanın gürültüsünden uzak, sade ve üretken bir hayat arayanlar için önemli bir örnek olmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde hava koşullarının elverişli hale gelmesiyle birlikte köylüler, hayvanları ve eşyalarıyla birlikte yaylalara doğru yola çıkacak.