“Akan bir film şeridinin tek kare donan bir fotoğrafı gibidir ölüm.”
Ölümü bu şekilde tarif etmiş ve bu olgunun içerisinde kendisine yer bulmuş; acziyeti isminden menkul bir şairin hisleri ömrünü aşmıştır. Hayatın, insanı tasvir etmesi; ölümü güzel ve isabetli anlatabilmenin ön koşuludur. Zira yaşamadığınız bir anı kelimelerle anlatabilmenin tek yolu yaşadıklarınızı ömür denilen tuvale iyi yansıtabilmektir. “Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır?” bilinmez ama önden gidenlerimiz donuk bir fotoğrafa bakan bir yığın insan bırakır. Acıyla gülüp, hüzünlendiğiniz bu fotoğraf; bilincimizden silinmese dahi soluk bir maziye dönüşür. Hep böyle değil midir? Bir sonraki baharda göremeyeceğimiz insanlarla yaşadığımız mutlu anlar bir hüzün vesikasıdır. Hüzünler ise asla ulaşamayacağımızı ve karşılaşamayacağımızı bildiğimiz buruk bir mutluluk kırıntısı…
Toprağa verseniz bile;
Ölmemiş olanlar var.
Bir de hiç yaşamamış olanlar.
Ölümü yakıştıramadıklarımız ve yokluğuna alışamadıklarımız bir boşluk gibi durur o fotoğrafsız çerçevede.
Geçici bir heves olarak yaşam, kalıcı bir hakikatle yüzleşmemizde en mahir öğreticidir. Ama bazılarımız öğrenmeye çok erken yaşta başladık. En hayat dolu olanlarımız, en masumlarımız…
Kalanların, gidenlerin ardından şiir yazdığı bir dünyada hiçbir söz kafiyeli ve kifayetli değildir. Kısa tutulmuş bir ömürde yaşanması gerekenler ve yaşananlar bir giyotinden geçmiştir. Bu yekpare acının varisleri, bir ömür yetecek kadar acıyı heybesinde taşımak zorunda kalmıştır.
Tüm bunların ardından, düşünüyorum da;
Mizanda, acı ve mutluluktan hangisi daha hafif gelir?
Toprağın üzerindeki ölüler, yaşanmışlıklarını toprağa nasıl büyük bir metanet içinde verebilirler?
Kabristanlar, bazı insanlarla daha huzurlu değil midir?
Sevdiklerini bir tohum misali toprağa ekenler; geride kalanlar ile acıyı nasıl bölüşür?
Hiçbir hakikate cevaplarla ulaşılmaz. Sorulamayan tüm sorularla ve sorulduğunda yanıtı anlamsızlaşan suallerle hakikate yaklaşırsınız. Hakikate vardığınız anda, hakikati bekleyenler sizin için yas tutar.
Bir hakikatin eşiğinde, şu sözler dökülüyor dilimden;
Bir koca çınar,
Masallar okuyor en güzelimize…