Haber49 Muşlulara Muş'un sorunlarını soruyor. Gazetemizin stajyer Muhabirleri Sena Zorlu ve Rabia Ağkan'nın, “Sizce Muş’un öncelikli sorunları nedir, nasıl çözülür”, “Yöneticilerden memnun musunuz, yeterince çalıştıklarını düşünüyor musunuz?”, “Siz yönetici olsaydınız Muş için öncelikli olarak neler yapardınız?”, Kurum çalışmalarınız hakkında bilgi verirmisiniz?" gibi sorularına Muşlulardan hem ilginç hem düşündürücü yanıtlar gelmeye devam ediyor…

İşte Muş sokaklarının kentin sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri…
İl Özel İdaresi ve çalışmalarından bahseder misiniz?
Şeyhmus Yentür: Hoş geldiniz, emeklerinize sağlık. Muş İl Özel İdaresi, belediyelerin sınırları dışındaki hizmetleri yapan bir kurumdur. Belediye sınırları dışındaki, çay ve mezraların hizmetlerini yapan, belediye hizmetlerini yapan yol, su, tarımsal amaçlı sulama kanalı, kanalizasyon, alt yapı, baraj, gölet gibi. Ayrıca kamuda yeni bina yapımı, onarımı, tadilatları, bütün iş ve işlemlerini yapan bir kurumuz. Muş ilinde 408.000 nüfus yaşamaktadır Bu 408.000 nüfusun %61.3’ü kırsal kesimde yaşamaktadır. İlginç bir il yani kırsal nüfusu çok olan bir il. Genelde nüfusun çoğunluğu şehirde yaşar. Muş biraz bu yönden ters bir il. 366 köy 240 mezramız var. Yani yaklaşık 600 birime hizmet götürüyoruz. Muş İl Özel İdaresinin görev sahasındaki bu köylerin 6000 km’ye yakın bir yol ağı var; köy içi ve köyler arası. Biz bunların hepsinin hizmetini yerine getirmekle mükellefiz. 2018 yılı içerisinde yaklaşık 2017’den planlanan 2018’le beraber 124 tane eğitim projemiz var. Bu projeler yaklaşık 300 milyon ₺ civarındadır. 300 milyon ciddi bir rakamdır bunların hepsinin yapılması kontrol edilmesi ve öğrencilerimizin eğitim camiasında hizmetler sunulması görevi vardır. Ayrıca İl Özel İdaresinde 32 köyde 50.000 nüfusu kökü var. Biz köylere su verirken bedelsiz su veririz, biz köylerimizden çöp alırken bedelsiz çöp alırız yani il özel idaresinin böyle bir görev ve sorumluluğu vardır.
Muş’un sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Muş, tarım ve hayvancılık şehridir, tabi şu soruyu bize soracaksınız; sosyo-ekonomik olarak son sıralarda olan bir iliz, sorunlarımız vardır, bunların iyileştirilmesi için ne yapabiliriz? İlimizin yükselebileceği iki tane değer vardır. Bunların en önemlisi tarım ikincisi ise hayvancılık. Çok büyük meralarımız, var sulaklarımız var ve çok büyük bir ovamız var. Türkiye’nin üçüncü büyük ovasıdır. Biz Bingöl’ün sınırından Bitlis’in sınırına 80 kilometrelik bir hakkımızın olduğunu ve genişliğinin de 40 km olduğunu hesap edersek 320.000 hektarlık bir alana sahiplikte bir ovamız var. Ovamızın içerisinden iki tane ırmağımız geçer; Murat ve Karasu. Biz tarımla ve hayvancılıkla gelişebiliriz. Biz sanayi şehri değiliz, tarım ve hayvancılık şehriyiz, bu konuda iddiamızın olması gerekir. Biz sanayide kalkıp da Gaziantep ve Kayseri ile yarışamayız, o zaman tarım ve hayvancılıkta iyi olması için, tabii devletimizin bir politikası kalkınma planlarımızda, yatırım programlarımızda bunlarla ilgili bazı çalışmalara yapılıyor. Yeterli midir, elbette yeterli değildir. Vatandaşımızı teşvik etmemiz lazım. Devlet yatırımları yaptıktan sonra da yatırımların yapmış olduğu teşvikleri uzun süreli takibini yapması lazım. Bu konuda tembelliğimiz var, toplum olarak, millet olarak iliniz, beldeniz güvenliyse o zaman yatırımlar gelir. Bizim muhakkak buraları güvenli hale getirmemiz gerekiyor. Doğu şehri olmasına rağmen asayiş yönünden de sakin bir şehiriz. Önemli bir söz vardır; gitmediğiniz yer sizin değildir. Muş tarım ve hayvancılıkla değerlenmesi gereken bir yerdir. O zaman ne yapmamız lazım, hayvancılığı en üst düzeye getirmemiz lazım. Bunun için planlanan krediler, devlet vermiş olduğu kredileri uzun vadeli takip etmesi lazım. Türkiye’de 42 ilde Kırsal Kalkınma koordinatörlüğü var. Teşvikler veriyor, eğer bilinçli bir tarım yapabiliyorsak kooperatifleşme olması lazım. Fabrikamızın satılma nedeni zarar etmesidir. Bu anlamda çiftçimizi doğru bir üretime teşvik etmemiz lazım. Bir abimiz serada sadece 25 gün önce karpuz tohumunu çimlendirmiş. Onları fide gibi götürüp tarlaya ekmişti. Muş karpuzu Adana'dan tut işte Mersin’den 25 gün önce çıktı. Ben iyi hatırlıyorum bir kg Adana karpuzu bir TL idi. Muş karpuzu çıkınca 20 kuruşa düşüyordu yani beşte birine. Bu abimiz zamanında bunu 20 gün önce piyasaya sürdüğü için bana böyle demişti; “ilk işte 50 ton sattım 50.000 TL kazandım sonra 150 ton sattım 60.000 TL kazandım.” Düşün bu sadece kendi çabası, biz kırsalın hizmetlerinin iyileşmesi için bu tür projelere de destek veriyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğümüz ile birlikte 550 m² çilek bahçeleri ektik. Vatandaş bu çilekten kazandığı para ile çocuklarının bir yıllık eğitim masraflarını karşılıyorlar. Çok küçük belki ama biz önemsiyoruz. Karasu Nehri’nin ıslahı yapılıyor, nehir ıslah edilmeden önce üniversitemizin altına kadar 7-8 köyümüz sular altında kalıyordu. Verimli olan topraklar suyla beraber kil tabakasıyla verimsiz hale geliyordu. Karasu Islah Projesi devletin en büyük projelerinden bir tanesidir. Yaklaşık olarak 123 km olan hat şu anda ıslah işlemi bittikten sonra 60 km indirilecek, bu çok büyük projedir. Muş’un batısından başlayıp Güroymak sınırına kadar menderesler yaparak geliyordu. Bu da bittikten sonra biz Muş’taki sel taşkınlarını önlemiş olacağız. O zaman bu çok verimli olan topraklara verimli bitkiler, doğru bitkiler ekeceğiz. Doğru planlama, doğru bitki, doğru ürün, doğru pazar çiftçinin mutluluğudur. Bunlar olduğunda Muş gelişen bir şehir olacaktır. Kış turizmine de uygun bir yerdir. Dağlarda kar vardır gerçi bu sene pek yağmadı ama inşallah bunu geliştirebilecek bir proje yapabiliriz. Kendi gözümüzle gördüğümüz murat köprüsü kenarında iki tane köprü kuruldu. İnsanlar buralara akın ediyor. Ben insana hizmeti önemsiyorum. Sayın Valimiz, murat nehrinin ve rekreasyon alanında oluşturduğu 1-2 km alanı, inşaAllah Valimiz size bu müjdeyi verecek. Kara yollarımız, demir yollarımız var. Bu değerleri biz doğru kullanabilirsek Muş gelecekte marka şehir olabilecek bir şehirdir. Tarım ve hayvancılığı önemseyerek kendi kültürel ürünlerimizi oluşturmalıyız. Mesela manda yoğurdu, sütüyle ilgili çalışmalar var. Biz Muş’un değerlerini pazarlayabilecek birçok alana sahibiz. Allah’ın bize bahşettiği güzelliklere sahibiz. İşte bunların hepsini kullanabilmek, temennimiz bu yönde. Belediye Başkanımız ve Valimiz bir çalışma içerisinde. Bunun yanında Muş İl Özel İdaresi de bir çalışma içerisindedir. Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde sanayi olacaktır. Domatesi ekersek, ay çekirdeği ekersek domates ve ay çiçek fabrikamız olur, şeker pancarı ekersek şeker fabrikamız olur. Biz bunların hepsini bir araya getirdiğimizde ortak bir akıl ile global bir akıl ile enerjimizi birleştirerek bu şehre katacağımız çok şey vardır.
Sizce Muş’un başlıca sorunları nelerdir?
İrfan Batır: Muş’taki başlıca sorunlarımızdan biri gençlerimizin sıkıntıları. Özellikle son zamanlarda bağımlı gençlerin artması, bulunduğumuz konum itibariyle bağımlı gençlerin yaş ortalamasının gitgide düşmesi. Bu da bizleri gerçekten üzüyor. Bir şeyler yapamıyoruz. Bazı uğraşlarımız olsa da gücümüzün yettiği kadarıyla yetinebiliyoruz. Git gide bu dert büyüyor, memlekette gençlerin sıkıntısı zaten had safhada. İşsizlikten dolayı bağımlılık ön plana çıktığı İçin gençlik olarak bundan hepimiz muzdaribiz. Biran önce gerekli mercilerin bu konuya el atması lazım. Bu konudaki çalışmalar hep sözde kalıyor, ortada net bir çalışma göremiyoruz. Biran önce bağımlılıkla ilgili mücadelenin had safhaya çıkması İçin gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor. Memleketimizdeki istihdam sorununu da gitgide Büyüdüğünü görüyoruz. İşin gerçeği gençlerimizin de çalışmama durumu da var.
Yöneticilerden memnun musunuz?
İrfan Batır: Ben 33 yaşındayım. Bu işlerin içerisinde yetiştim. Şöyle bir şey var; yıllardır 81 ilin en sonuncusuyuz bunu anlatmaya gerek yok. Evet, belki yöneticilerimiz insani bakımdan çok iyi olabilirler, çok değerli olabilirler lakin bu değerleri sadece onlara değer katıyor. İşsiz ve fakir insanlara bir değer katmıyor. Biz yöneticileri yetersiz görüyoruz işin açıkçası. Yeterli olmuş olsalardı bugün onları takdir ediyor olurduk. Tamam, belki uğraşları vardır belki bir yerlere ulaşmaya çalışıyorlardır ama bu yetmiyor, bir yerden sonra yetmiyor. Çünkü Bingöl, Elazığ, Malatya bizim çevre illerimiz bizden çok ilerde. Yani bir Hakkari, Şırnak bizden ilerde ise varın siz düşünün bizim halimizi. Sonuç olarak 81 ilin en sonuncusuyuz. Yöneticilerimizle bir an önce kendilerine gelmesi lazım. Artık hizmet etmeye bir yerden başlamaları lazım. Çünkü biz onları oraya hizmet için gönderdik. Artık yerel siyasetçilerden biz de muzdaribiz. Şahsen ben çözümü yabancı siyasetçilerde buluyorum. Yani her alanda bürokrasi olsun siyaset olsun. Erzurum örneğini vermek istiyorum. Erzurum belediye başkanı Erzurumlu değil ama Erzurum halkının %90’ı belediye başkanına bir aşk duyuyor. Çünkü adam hizmet üretiyor. Gönül ister ki hizmet edenler bu yörenin evladı olsun, bizim abilerimiz olsun, biz onları her türlü desteğe hazırız ama gelen unutuyor her şeyi. Bugün bu konuları konuşmak istemezdim. İsterdim ki Muş çok iyi bir yerde olsun biz de onları takdir edelim, onların hakkını verelim. Ben Cumhurbaşkanından talep ediyorum, özellikle önümüzdeki seçimlerde değerli insanların burada değerlendirilmesini istiyorum yani dışardan olur içerden olur. Açıkçası içerden pek iç açıcı görmüyorum.
Sağlık alanında karşılaştığınız sorunlardan bahseder misiniz?
Sağlık-Sen Kadın Kolları Başkanı Mine Akaydın: Muş’ta karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri kalifiye, yetişmiş personel eksikliği. Memleketimizdeki doktorlar mecburi hizmetle gelip bir buçuk yılını doldurup gidiyorlar. Sağlıkta işin kalitesinin yükselmesi için iyi liyakat de gerekiyor. Doktorlarımız çok yeni, hemşerilerimiz çok yeni dışardan gelenler de Muş’un şartlarından dolayı burada fazla durmak istemiyor. Maalesef sürekli dışarıya göç veriyoruz. Bizim kendi hemşerilerimiz bile bir süre sonra dışında ev alıp gidiyor. Herkesin hedefi bir an evvel Muş’tan kurtulmak. O yüzden sürekli personel açığımız var, sürekli yenileri yetiştirmek durumundayız. Elbette bir eğitimin sonunda doktor ve hemşire olunuyor fakat en büyük eksikliğimiz tecrübe eksikliği. Başka bir durum da Sağlık Müdürlüğü daha yeni bir kreş açtı. Bizim sendikalarımızın kazanımlarından biri kreş hakkı. Bu kadar kadının olduğu bir yerde kreşimiz yok mesela. Muş Devlet Hastanesinin kendi kreşi yok. Yabancı arkadaşlarımız kendi çocuklarını bir başkasının elinde büyütmek zorunda kalıyor nöbette çalışan doktorlarımız, hemşirelerimiz çocuklarını komşuya bırakıyor, komşunun evinde gece çocuğu uyuyan bir anne ne denli verimli olabilir. Bir serviste en az 20 tane yatak var. 24 saat nöbet tutuyoruz. Geçen bir yazıda okumuştum, bir oyuncak fabrikasında dahi oyuncaklar hatalı çıkmasın diye bu denli çalıştırılmıyor işçiler. Maalesef biz sağlık çalışanları 24 saat nöbet tutmak zorundayız. 24 saat çalışan bir anne kendine, aile hayatına nasıl zaman ayırabilir. Bununla birlikte sürekli bir güler yüz gerekiyor fakat buna rağmen sağlık çalışanlarına karşı bir şiddet var. Bu da sorunlarımızdan biri. Gün yoktur ki gazetelerde karşılaşmayalım; doktor şiddet gördü, hemşire şiddet gördü diye. Toplumda büyüyen bir şiddet var, biz maalesef bununla yüz yüzeyiz. Bunun kaynağını yok etmek gerekiyor. Güler yüz bekliyorsunuz, hastaneleri istediğiniz kadar son model cihazlarla doldurun, sağlık çalışanları mutlu değilse hedefe ulaşamazsınız Çalışan memnuniyeti demek işin güzel olması anlamına geliyor. Yeni hastaneler yapıyoruz, çok güzel cihazlar alıyoruz fakat çalışan memnuniyetini göz ardı ediyoruz. Unutulmamalı ki bizler hastalarla çalışıyoruz, sürekli hasta insanların arasında olmak bizim de moral seviyemizi etkiliyor. Çalışanlarımız tüm bu koşullarda mutlu da olamayınca verimli de olamıyorlar maalesef.