Emekli ve memur zammı tahmini: Ocak 2026'da taban emekli maaşı 19 bin TL'ye yaklaşıyor
Emekli ve memur zammı tahmini: Ocak 2026'da taban emekli maaşı 19 bin TL'ye yaklaşıyor
İçeriği Görüntüle

HABER49-Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara’da Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul ile yaptığı görüşme, özellikle Schengen vize serbestisi konusunun yeniden masaya yatırılması açısından büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin yıllardır beklediği bu adım, hem vatandaşların Avrupa’ya erişimini kolaylaştıracak hem de siyasi ve ekonomik ilişkileri derinden etkileyecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bakan Fidan, Türkiye’nin tamamlaması gereken birkaç teknik başlık kaldığını belirterek “Gerekli adımları atacağız” ifadesiyle sürecin kararlılıkla sürdürüldüğünü vurguladı. Almanya’nın son dönemde savunma sanayi kısıtlamalarını gevşetmesi de Ankara tarafından “olumlu sinyal” olarak yorumlanıyor. Peki bu gelişmeler, uzun süredir tıkanan Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırabilir mi? Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ortak güvenlik politikaları ve stratejik işbirliği gibi başlıklar yeniden konuşulurken, iki ülkenin karşılıklı niyet beyanları dikkat çekiyor. Özellikle “Zamanın ruhuna uygun yeni bir bütünleşme sağlanmalı” mesajı, tarafların ilişkileri stratejik düzeye taşıma arzusunu ortaya koyuyor. Bu süreçte vize kolaylaştırıcı tedbirlerin yeterli olup olmadığı da kamuoyunda tartışılan sorular arasında yer alıyor.

Gümrük Birliği Güncellenecek mi? Türkiye-AB İlişkilerinde Yeni Bir Entegrasyon Modeli Arayışı

Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri konumunda yer alırken, mevcut Gümrük Birliği’nin yetersiz kaldığı konular yıllardır dile getiriliyor. Özellikle dijital ticaret, hizmet sektörü, e-ticaret ve tarım ürünleri gibi alanlarda kapsamın genişletilmesi talep ediliyor. Bakan Fidan, Almanya ile görüşmesinde “Gümrük Birliği’nin güncellenmesine yönelik müzakereler başlamalı” diyerek bu konudaki beklentiyi açıkça paylaştı. Almanya’nın desteğinin kritik olduğu bu süreçte, AB içinde siyasi dengeler yeniden şekilleniyor. Ancak sadece ekonomik boyut değil, siyasi kriterler de masada. Avrupa, Türkiye’den demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarında reform adımları beklediğini ifade ediyor. Türkiye ise “Bu tek taraflı bir süreç değil, karşılıklı sorumluluklar var” diyerek karşı tarafın da üzerine düşeni yapması gerektiğini vurguluyor. Cumhurbaşkanı’nın bu konuda “iradesi tam” ifadesi, Ankara’nın süreci yüksek öncelikli gördüğünü gösteriyor. Peki Gümrük Birliği’nin modernizasyonu Türkiye’ye ne kazandıracak? İhracatın artması, yatırımcı güveninin yükselmesi, lojistik süreçlerin hızlanması ve AB’nin stratejik üretim zincirlerine Türkiye’nin entegre edilmesi gibi kritik avantajlar öne çıkıyor. Uzmanlar, bu adımın vize serbestisiyle birlikte yürütülmesi durumunda Türkiye-AB ilişkilerinde tarihî bir dönüm noktası yaşanabileceğini belirtiyor. Ancak akıllardaki soru şu: AB, siyasi çekinceleri aşıp gerçek bir ortaklık modeli sunacak mı?

Schengen Krizi Bitiyor mu? Vize Serbestisi İçin Son Adımlar ve AB’nin Hızlandırıcı Önlemleri

Türkiye’de son yıllarda en çok şikayet edilen konulardan biri Schengen vize başvurularında yaşanan gecikmeler ve ret oranlarının artması oldu. Bu durum sadece turistik seyahatleri değil, iş dünyasını, akademik çalışmaları ve kültürel işbirliklerini de olumsuz etkiliyor. Avrupa Birliği, tepkiler üzerine vize süreçlerini kolaylaştıracak ve hızlandıracak bazı teknik düzenlemeler yaptı. Ancak Dışişleri Bakanı Fidan, “Bu alanlardaki sorunlar tamamen giderilmiş değil” diyerek mevcut iyileştirmelerin yetersiz kaldığını vurguladı. Türkiye’nin vize serbestisi için tamamlaması gereken 4-5 başlık kaldığı ve bu konularda ön görüşmelerin sona erdiği ifade edildi. “Gerekli adımları atacağız” açıklaması, Ankara’nın bu süreci tamamlamaya kararlı olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı’nın bu konuda “son derece hassas” olduğu vurgusu da sürecin en üst düzeyden takip edildiğini ortaya koyuyor. Vize serbestisinin hayata geçmesi durumunda Türk vatandaşları, kısa süreli seyahatlerde Schengen vizesi almadan Avrupa’ya girebilecek. Bu da hem psikolojik hem ekonomik olarak önemli bir rahatlama sağlayacak. Ancak akıllarda şu soru var: AB siyasi nedenlerle bu süreci yavaşlatmaya devam edecek mi? Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni bir bütünleşme modeli” çağrısı yapılırken, vize serbestisinin bu modelin merkezine oturup oturmayacağı merak ediliyor. Hem Avrupa’nın güvenlik kaygıları hem Türkiye’nin egemenlik hassasiyetleri arasında nasıl bir denge kurulacağı kritik bir sınav olacak.

Gazze, Ortadoğu ve Uluslararası Sorumluluk: Türkiye’nin Barış Diplomasisi Nereye Gidiyor?

Görüşmelerin sadece Avrupa odaklı olmadığı, Ortadoğu’daki krizlerin de masada geniş şekilde ele alındığı belirtildi. Türkiye, Gazze’deki insani dramın hafifletilmesi için uzun süredir aktif diplomasi yürütüyor. Bakan Fidan, “Türkiye, Gazze’ye nefes, Filistin’e umut olmaya devam edecektir” diyerek Ankara’nın kararlılığını yineledi. Ateşkesin korunması Türkiye için birinci öncelik olarak ifade edilirken, İsrail’in zaman zaman süreci bozabileceği yönünde duyulan endişe açıkça dile getirildi. Gazze’de işlenen insanlık suçlarının uluslararası toplumda büyük tepkiye yol açtığı hatırlatıldı ve bu konuda küresel bir hassasiyet oluşması gerektiği vurgulandı. Türkiye, iki devletli çözüm dışında kalıcı bir barışın mümkün olmadığını savunuyor. “Ortadoğu’da barış ve refahın hâkim olacağı bir düzen kurulmalı” mesajı, Ankara’nın bölgesel vizyonunu ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra Gazze’nin yeniden imarı için uluslararası fonların devreye alınması ve Türkiye’nin de bu çabalara aktif destek vermesi planlanıyor. Peki bu noktada Avrupa’nın tavrı ne olacak? Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul, “Gazze konusunda sessiz kalmadık” diyerek Almanya’nın sürece dahil olduğunu belirtti. Ancak Türkiye, daha somut adımlar ve daha güçlü diplomatik baskı çağrısında bulunuyor. Bölgedeki çatışmaların durdurulması için tampon bölge formülü üzerinde durulması ise yeni tartışmalara kapı aralıyor. Bu model iki tarafın birbirine zarar veremeyeceği güvenli bir yapı hedefliyor. Ortadoğu diplomasisinde yeni bir denge oluşabilir mi?

Suriye, SDG ve Kuzey Politikası: Türkiye Güvenlik Dengelerini Nasıl Şekillendiriyor?

Türkiye’nin dış politika gündeminde sadece Avrupa ve Filistin değil, Suriye sahasındaki gelişmeler de önemli bir yer tutuyor. Bakan Fidan, Suriye hükümetinin SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile yürüttüğü görüşmeleri yakından takip ettiklerini açıkladı. Bu görüşmelerin ülkenin güvenliği ve halkın beklentilerine somut katkılar getirmesi beklentisi paylaşıldı. Türkiye, özellikle kuzeydoğu Suriye’de oluşabilecek yeni siyasi yapıların kendi ulusal güvenliği üzerindeki etkisine odaklanıyor. “Suriye hükümetinin doğal kaynaklar ve kuzeydoğuda kontrol sağlaması gerekir” ifadesi, Türkiye’nin karşı olduğu ayrılıkçı yapılara açık mesaj niteliğinde. Ankara, bölgedeki terör yapılanmalarının güç kazanmasını engellemek için hem sahada hem masada aktif diplomasi yürütüyor. Bu noktada Almanya gibi ülkelerin politikası da kritik önem taşıyor. Çünkü Batı, SDG’yi zaman zaman “ortak” olarak tanımlarken, Türkiye bunu ulusal tehdit olarak görüyor. Bu karmaşık denklemde taraflar arasında nasıl bir denge kurulacağı merak ediliyor. Ayrıca Suriye’de olası yeni anayasal düzen, mültecilerin geri dönüşü, sınır güvenliği ve enerji kaynaklarının paylaşımı gibi konular da uzun vadeli stratejiyi belirleyecek. Ankara’nın “yakından takip” vurgusu, her adımın dikkatle izlendiğini gösteriyor. Soru şu: Suriye’de yeni bir siyasi uzlaşı doğarsa Türkiye bu sürecin neresinde konumlanacak?

Almanya’dan Türkiye’ye Üst Düzey Ziyaret: Stratejik Ortaklık İçin Yeni Adımlar mı Atılacak?

Görüşmede yalnızca mevcut konular değil, geleceğe yönelik planlar da ele alındı. Almanya Dışişleri Bakanı Wadephul, Türkiye’nin savunma sanayiiyle “yakın işbirliği içinde olmasının doğal” olduğunu belirterek bu alandaki münferit kararların fiyat, kalite, alım politikaları gibi kriterlere dayandığını ifade etti. Bu açıklama, bazı kısıtlamaların esnetilmesi ihtimalini güçlendiriyor. Wadephul’un “Türkiye bizim için önemli bir müttefik” sözleri, Berlin’in Ankara’yı sadece bölgesel değil, küresel bir aktör olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Ayrıca Almanya’nın Türkiye’nin Gümrük Birliği ve vize serbestisi hedeflerini desteklediği resmen dile getirildi. Ancak “Üyelik için Kopenhag kriterlerine ulaşılması gerekiyor” ifadesi, AB’nin siyasi şartlarını hatırlatıyor. Görüşmede kritik bir başlık daha dikkat çekti: Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Türkiye’ye yapması planlanan ziyareti. Bu ziyaret, iki ülke arasında yeni anlaşmaların önünü açabilir ve stratejik ortaklığın derinleşmesini sağlayabilir. Ziyaretin gündeminde savunma sanayii, enerji güvenliği, göç yönetimi, ekonomik işbirliği ve jeopolitik koordinasyon gibi önemli başlıkların yer alması bekleniyor. Peki bu ziyaret, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir başlangıcın işareti olabilir mi? Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı değişiyor mu, yoksa klasik şartlı destek politikası mı devam ediyor?

Kaynak: HABER MERKEZİ