HABER49- Bu forumun arkasındaki emekleri takdir eden Erdoğan, Ticaret Bakanlığı ve DEİK başta olmak üzere süreçte rol oynayan kurumları tebrik etti. 2016’da ilk kez düzenlenen forumun, zamanla Afrika’nın dört bir yanından gelen katılımcılarla somut projelere dönüşen kararlar platformuna evrildiğini belirtti. Konuşmasında küresel ticaretteki belirsizliklere dikkat çeken Erdoğan, forum boyunca tarım, enerji, sağlık, madencilik gibi stratejik alanlardaki görüş alışverişine dikkat çekti ve Afrika ülkelerinden gelen iş insanlarının yatırım imkanlarını Türk yatırımcılarla paylaşmasının güçlü bir sinerji yarattığını söyledi. Yeni dostlukların kurularak kalıcı iş birliklerinin tesis edilmesinin önemini vurgulayan Erdoğan, özellikle Türkiye-Afrika ilişkisine dair samimi bir duruş ortaya koydu.
Türkiye’nin Afrika ile Stratejik Ortaklık Hedefi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin stratejik konumuna ve büyüyen ekonomisine dikkat çekerek, her yatırımcıya kapılarının ardına kadar açık olduğunu vurguladı. Devlet kurumlarının, yatırımcılara eşitlik, saygı ve kazan-kazan ilkeleri doğrultusunda destek olacağını belirtti. 2005’te Türkiye’yi “Afrika Yılı” ilan ederek kıta ile ilişkilerde yeni bir pencere açtıklarını hatırlatan Erdoğan, bugüne kadar bu ilişkilerin geliştiğini ve stratejik ortaklık düzeyine ulaştığını ifade etti. Türkiye’nin Afrika Birliği gözlemci statüsünün 20. yılına değinen Erdoğan, önümüzdeki yıl düzenlenecek Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin önemine işaret ederek, kıtanın kalkınmasına ve refahına dair yeni hedefler koyduklarını söyledi. Bu zirvenin, Türkiye-Afrika bağlarını daha da perçinleyecek sembolik bir adıma dönüşmesini öngördüğünü belirtti.
Kültürden Dostluğa: Afrika ile Köklü Bir Paylaşım
Erdoğan, Afrika kıtasıyla bağlarının geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayandığını vurguladı. Timbuktu’dan Cape Town’a kadar birçok şehirde kurulan kardeşlik bağlarına dikkat çeken Erdoğan, kendisinin devlet başkanı sıfatıyla Afrika’nın dört bir köşesini ziyaret eden nadir liderlerden biri olduğunu hatırlattı. Mogadişu ziyaretinin kendisi açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Erdoğan, bu ziyaretlerin her birinde Afrikalıların misafirperverliğini ve içtenliğini yakından gözlemleme fırsatı bulduğunu dile getirdi. Gözlerinin renginin farklı olsa da insanların ortak acılar ve sevinçler paylaştığını, gittiği her ülkede kendini evinde gibi hissettiğini sözlerine ekledi. Bu yaklaşımını kültürel olarak da somut adımlarla pekiştirdiklerini — burs programları, eğitim ve kalkınma yardımlarıyla — belirterek Afrika ile gönülden bir bağ kurduklarını vurguladı.
Ekonomide 23 Yılın Fotoğrafı: Büyüme, Refah, Alt Yapı
Erdoğan, son 23 yılda Türkiye’nin ekonomik ve sosyal alanda kat ettiği mesafeyi rakamlarla özetledi. G-20 üyesi bir ekonomi olarak Türkiye’nin büyüme grafiğinden bahsetti; milli gelirin 2002’de 238 milyar dolarken bugün 1,5 trilyon dolara yaklaştığını söyledi. Kişi başı milli gelir 3.608 dolardan 14.751 dolara yükselirken, ikinci çeyrekte 17 bin dolara yaklaşan seviyelere ulaşıldığını belirtti. Dış rezervlerin 27 milyardan 189,7 milyar dolara çıktığını, ihracatının 270 milyar doları zorladığını; turist sayısının 15 milyondan 62,27 milyona çıktığını vurguladı. Ayrıca savunma sanayindeki atılımlar, konut projeleri, eğitim, sağlık ve ulaştırma altyapısında yapılan yatırımları da sıraladı. 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra yapılan toparlanma süreciyle 304 bin konutun teslim edildiğini, yıl sonuna kadar hedeflenen 453 bin konutu işaret etti. Bu başarıların geleceğe dair güven verdiğini belirtti.
Gazze Vurgusu ve Uluslararası Sorumluluk Mesajı
Erdoğan konuşmasının en kritik bölümünde Gazze’ye özel vurgu yaptı. İsrail’in siciline dikkat çekerek, “tedbir ve temkini elden bırakmayacağız” dedi. Gazze’nin acilen yaralarını sarması ve yeniden inşa edilmesi gerekliliğini vurguladı. Türkiye’nin bu yönde ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğini açıkladı. Filistin halkıyla dayanışmanın önemine işaret eden Erdoğan, Afrika halklarının vicdani duruşunu da övdü. Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davalardan, İsrail’in saldırılarındaki sivil kayıplardan ve uluslararası toplumun tepkisizliğinden söz etti. Bu mesajları dört ülkenin lideriyle Şarm el-Şeyh’te yapılan deklarasyonla desteklediklerini belirterek, mutabakatın kalıcı barışa zemin oluşturması için çaba göstereceklerini söyledi.
