
Üniversite kampüsündeki 1071 Malazgirt Kongre Kültür Merkezi'nde düzenlenen tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
Üniversitenin tanıtım videosunun izletildiği, bağlama dinletisinin yapıldığı törene katılan Muş Valisi Avni Çakır, yeni akademik yılın, ülkeye ve bilim dünyasına hayırlı olmasını diledi. Muş’un Anadolu’yu bizlere yurt yapan Sultan Alparslan ve onun kutlu ordusuna ev sahipliği yapmış kadim bir şehir olduğunu ifade eden Vali Avni Çakır, bu yüzden öğrencilerin okumak için çok güzel bir şehre geldiğini söyledi.

Muş Alparslan Üniversitesi’nin kurulduğu günden bu yana hızla gelişen çok dinamik bir üniversite olduğunu dile getiren Vali Çakır, “Üniversitemiz, Muş'umuzun başta tarım ve hayvancılık olmak üzere her alanda da gelişmesinde, kalkınmasında bizim en büyük partnerimiz. İnşallah sizlerin de güçlü katkılarıyla, akademik, bilimsel çalışmalarıyla, hocalarımızın desteğiyle, bu anlamdaki rolümüz çok daha yukarılara çıkacak” dedi.

Öğrencilere bulundukları yılların kıymetini bilmeleri tavsiyesinde bulunan Çakır, “Değerli kardeşlerim, ülkemizin gençliğine, imkan verilirse ne tür başarıya imza atacağını hep beraber büyük bir gururla, büyük bir coşkuyla izliyoruz. İnşallah sizler de yarının üniversite mezunları, mühendisleri, avukatları, doktorları, öğretmenleri veyahut da okuduğunuz hangi alan olursa olsun o konudaki uzmanlaşmış bireyler olarak güçlü yarınlarımıza katkı sunacaksınız. Benim sizlere bir büyüğünüz, bir abiniz olarak vereceğim tek tavsiye, içinde bulunduğunuz bu yılları çok iyi değerlendirin. Hayatınızın en keyifli aşamasındasınız. Keşke fırsat olsa da biz sizlerin aşamasına tekrar dönsek. Bizler de okulumuzun çeşitli törenlerinde sizler gibi arka sıralarda oturuyorduk.
Ön sıradaki büyüklerimiz bizlere gelecekle alakalı nasihatlerde bulunuyordu. Söyledikleri bazı şeyler bizler için uzak gibi geliyordu ama daha sonra bizler aşama aşama geldik ön taraflara oturmaya başladık ve bizden sonraki gelecek siz değerli gençlere nasihatleri bizler veriyoruz. Yarın da sizler aynı şeyleri yapacaksınız. Sizlere düşen görev içinde bulunduğunuz bu akademik aşamayı çok iyi değerlendirmek. Birliğinize ve beraberliğinize, kardeşliğinize, takım ruhunuza çok büyük önem vermek. Takım oyuncusu olun. Bireysel çalışmayın, yalnız gezmeyin, yalnız çalışmayın, yalnız yemeyin. Ekibin bir parçası olun. Bulunduğunuz şehri, tarihiyle, doğasıyla, güzellikleriyle, kültürüyle tanıyın, bu bir zenginliktir.
Okul idarenizden hocalarınızı, rektörünüzü, dekanlarınızı zorlayın, civarı gezin, onların size bu anlamda fırsat yaratmalarını zorlayın. Sizden önce de hem mezun olanlar hem devam edenler de gerçekten de Muş’un hem kültürel hem sosyal yapısına çok büyük katkı verdiler. Hem de buraya geldikten sonra giderken de artık daha bir olgunlaşmış, yarınlara çok daha güçlü bir şekilde hazırlanmış bir şekilde ilimizden ayrıldılar.” ifadelerini kullandı.

Dünya üzerinde iki tür medeniyet anlayışı olduğunu söyleyen Eski başbakan yardımcısı Hakan Çavuşoğlu ise, “Bunların bir tanesi yaşatmak, abat etmek, imar ve ihya etmek üzerine yürüyen bir medeniyet anlayışı. Bir diğeri ise her şeyi kendi menfaati için tasarlayan öldürmeyi, kan akıtmayı, batırmayı, yakmayı, yıkmayı göze alan ve yapan bir diğer medeniyet anlayışı. Dünyadaki medeniyet anlayışı şu anda bu iki sütun üzerine devam ediyor. Bizim medeniyetimiz bir vakıf medeniyeti ve bu tasavvurumuz bugün de devam ediyor. Hayırseverlerimizle beraber devam ediyor. Ülkemizin anlayışı ve mefhumu itibariyle de devam ediyor” dedi.

Türkiye’nin her zaman mazlumun yanında yer aldığını vurgulayan Çavuşoğlu, “İnsani diplomasi kavramı var. Aslında bir bildiğiniz gibi dışişleri anlamında diplomatik bir formasyon var. Diğer taraftan da insani diplomasi kavramı var. Nedir bu insani diplomasi? Yumuşak güç. İnsana yani seni öldürmeye gelenin bağrında hayat bulduğu anlayış. Gittiğin yeri yeşertmek için, yaşatmak için gittiğin anlayış. Türkiye'nin önemli kurumları var bu konuda. TİKA'sı var. Yunus Emre'si var, Yurtdışı Türkler Akraba Toplulukları var, Kızılay'ı var AFAD'ı var. Dolayısıyla nerede bir mazlum, nerede bir mağdur, nerede bir ihtiyaç sahibi biçare varsa oraya gidip dokunan bir anlayış var. Türkiye aslında bunu temsil ediyor.” diye konuştu.

Çavuşoğlu, “1400’lü yıllardan itibaren Yahudilerin sürüldüğü İspanya'dan kabul edildiği tarihten tutun da 2’nci Dünya Savaşı'nda Hitler'in katır katır doğradığı insanların kaçarak Türkiye'ye sığındığı süreçleri de biliyoruz. Bu süreçler içerisinde binlerce, milyonlarca insanın topraklarından koparılarak yeniden Anadolu'nun bağrında hayat bulduğu bir süreci de biliyoruz. Bu ülkenin mayasında bu var. Yaşatmak, sırt sırta, omuz omuza vermek, imar etmek, mamur etmek. Biz bu medeniyetin tasavvuruyla büyüdük ve biz karşılık beklemeden iyilik yapanların tarafındayız.
Tarih yargıladığında yargılananlardan değil, yargılayanların tarafında olacağımız bir muhakkak altı çizilmesi gereken bir gerçek değerli dostlarımız. Ama bugünkü dünyaya baktığımızda her şeyi öldürmek kan ve gözyaşı üzerinden kendi menfaati için çarkını döndürmek üzere tasarlamış bir sistemden bahsediyoruz. Bunun kurumsal ölçekte nelere tekabül ettiğini de biliyorsunuz. İşte Birleşmiş Milletler, insan hakları kurumları hepsi böyle. Biz tarihin doğru tarafındayız, doğru noktasında duruyoruz ve bundan her ne olursa olsun sapmadan ısrarcı olmak zorundayız. Sonuçta iyiler kazanacak, sonuçta iyilerle birlikte iyilikler çoğalacak.” İfadelerine değindi.

Tarım ve hayvancılık ile ilişkili sanayi dallarının Muş’un ve bölgenin sanayisini üst sıralara taşıyabileceğini ifade eden Alican, “1071 yılında Sultan Alparslan bu topraklarda Türkiye’nin ilk bereketli tohumlarını ekmiş, bu tohum asırlar içinde Anadolu’muzu mukaddes ve güvenli bir vatan haline getirmiştir. Muş’tan ve Malazgirt’ten Anadolu’nun kılcal damarlarına pompalanan kan, milletimize hayatiyet kazandırmıştır.
Muş denilince, uzun yıllar boyunca herkesin aklına terör olayları, uzun ve sert kış mevsimleri ve kimsenin gitmek, kalmak istemediği uzak bir taşra kasabası geliyordu. Muş, doğusunda Ağrı ve Bitlis, kuzeyinde Erzurum, batısında Bingöl, güneyinde Diyarbakır ve Batman’ın bulunduğu bir şehirdir. Van’a 217, Elazığ’a 250 kilometre mesafededir. Bu haliyle tastamam Doğu Anadolu’nun merkezinde ve kalbinde yer almaktadır. Kelimenin tam anlamıyla stratejik bir konumdadır.
Şehrin periferisinde gün içerisinde birkaç kez gidilip geri dönülebilecek kadar yakınında 7 milyonun üzerinde insan yaşamaktadır. Bunun anlamı şudur: hepimizin muzdarip olduğu Doğru Anadolu’nun geri kalmışlığı sorununa, tam olarak bu şehirde kuracağınız bir denklemle orta vadede gerçek bir çözüm üretebiliriz.” şeklinde konuştu.

Muş’ta Üniversitenin açılmasıyla birlikte nüfusun arttığına değinen Rektör Alican, “Biz Muş Alparslan Üniversitesi olarak, bütün faaliyet ve hedeflerimizi bu bilinç ve misyonla yürütüyoruz. Kendimizi, üniversitemizi, şehrimizi ve bölgemizi gelecek hikayemizin merkezinde görüyoruz. Kendimizi hafife almıyor, varoluşumuzu bu büyük anlatının en muhkem parçası olarak görüyoruz.
Muş Alparslan Üniversitesi’nin kuruluşuyla birlikte bu şehrin tarihi konumu ve pozisyonu değişti ve değişmeye devam ediyor. 15 binin üzerinde öğrencisi, bin 100’ün üzerinde personeli ile yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfusu domine eden Muş Alparslan Üniversitesi, kuruluşundan bugüne dek, sadece 17 yılda Muş’un nüfusunun yüzde 60 civarında arttırdı. Şehrin ekonomisini canlandırdı, kültür hayatına hareket kazandırdı.” dedi.

2024-2025 Akademik Yıl Açılış Töreni kapsamında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak tarafından “Ortadoğu’da Gordion Düğümü: Filistin” konulu açılış dersi verildi. Programa Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Kantar, Bursa Mudanya Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl, İl Jandarma Komutanı Albay Yılmaz Kırgel, İl Emniyet Müdürü Serkan Karaman, kurum amirleri, akademik personel ve öğrenciler katıldı.
https://youtu.be/9meJAXQghJU?si=ODB2Z8x0B0yPY6ef

