Muş Barosu Kadın Hakları Merkezi 8 Mart’a dair yaptığı açıklamalarda “Eşit, özgür, şiddetsiz, insanca bir yaşamı birlikte kazanacağız! Kadınlar kazanacak” diye seslendi.
Muş Barosu Kadın Hakları Merkezi, 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Baro binasında düzenlenen basın açıklamasına, Baro yönetiminin yanı sıra kadın hakları merkezindeki avukatlar katıldı. Topluluk adına basın açıklamasını okuyan Kadın Hakları Merkezi sekreteri Avukat Merve İnanır, kadın haklarının önemine dikkat çekti.
Kadınların cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldığını ileri süren Avukat İnanır; “Bugün, Dünya kadınlarının taleplerini birlikte daha gür haykırdıkları, kendilerini toplumda eşit bir birey olarak yok sayan çağ dışı zihniyetlere karşı çıktıkları, kadını sömüren, aşağılayan, yok sayan sistem ve zihniyetlere karşı omuz omuza mücadele verdiği gündür. Ülkemizde ise 8 Mart başta olmak üzere her gün bir mücadele günü olarak kendisini göstermektedir. Zira kadınlar ve kız çocukları aileden başlayarak kamusal alana yayılan cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı eğitimde fırsat eşitsizliğini, iş hayatında kadınlara eşit şartlarda çalışma koşullarının sağlanmamasını, politikada temsil edilmemesini ve mağdurun kadın olduğu durumlarda ise cezasızlığı beraberinde getirmektedir” dedi.
“DEPREM BÖLGESİNDE KADINLAR VE KIZ ÇOCUKLARA YÖNELİK GÜVENLİ ALANLAR OLUŞTURULMALI”
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerden etkilenen kadınlara güvenli alanların oluşturulması gerektiğini kaydeden Avukat Merve İnanır; “06 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremi 11 ilde yıkıcı etki göstermiş, 15,8 milyon insan bu depremden etkilenmiştir. Depremden etkilenen kişilerin yarısını kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır. Afetler cinsiyetten bağımsız olaylar gibi gözükse de aslında sonuçları itibariyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirir. Özellikle afet yönetimlerinde kadınlar ve kız çocuklarının ortaya çıkan farklı ihtiyaçları iyi tespit edilip planlanmadığı takdirde bu grupların sorunları artış gösterir. Barınma, yemek gibi hayati olan acil ihtiyaçların yanında kadınlar ve kız çocuklarına özgü ihtiyaçların özellikle acil durumlarda göz ardı edilme eğiliminde olduğunu üzülerek görmekteyiz. Deprem gibi kriz dönemleri kadınlar ve kız çocuklarının yaşam koşullarını daha zorlu hale getirmiş, Kadınların ve kız çocuklarının güvenlik riski ve açığı ortaya çıkartmış, Hijyen ürünlerine, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimi kesintiye uğratmıştır. Ayrıca psiko sosyal destek ihtiyacı artan kadınların, bu hizmetlere ulaşması da toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kalıplar ve sosyal normlar sebebiyle zorlaşmıştır. Kriz durumlarında, kadınlar ve kız çocukları artan şiddet riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ortaya çıkabilecek olan güvenlik riski ve açığı, çocuk yaşta evlilik, kadın ve çocuklara yönelik şiddet vakalarının, istenmeyen gebeliklerin ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların artmasına neden olabilmektedir. Bunun önlenebilmesi için deprem bölgesinde kadınlar ve kız çocuklarına yönelik güvenli alanlar oluşturulmalı, Geçici barınma alanlarında ve çadırlardaki giyinme yerlerinde, tuvaletlerde ve banyolarda mahremiyet ihtiyacı gözetilmeli, kadınların ve kız çocukların ped, ıslak mendil, iç çamaşırı gibi kişisel hijyen malzemelerini çekinmeden ve güvenle alabilmeleri kolaylaştırılmalıdır.” diye konuştu.
“TEMEL HAKLARIMIZ İÇİN BİLE MÜCADELE EDER HALE GELDİĞİMİZİ GÖRMEK ÜZÜCÜDÜR”
Avukat Merve İnanır, basın açıklamasının devamında, kadınların şiddete maruz bırakıldığını dile getirerek şöyle konuştu: “Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinden hukuka aykırı biçimde çekilmesini takip eden süreçte 6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun’un uygulayıcılar tarafından adeta uygulanmayarak kadınların bir kez daha şiddete maruz bırakıldığı görülmektedir. Son olarak deprem nedeniyle bir yandan yeteri kadar barınma ihtiyacı karşılanmadığı için kadınlar boşandıkları eşlerinin ya da diğer aile fertlerinin yanına gitmek zorunda kalmış, diğer yandan kadınlara yönelik verilen tedbir kararlarının icrası konusunda idare görevini yapmadığı için kadınlar şiddet görmeye, ölmeye devam etmiştir. 1857’den beri dünyada çok şey değişmişse de ülkemizde hala hiçbir şeyin değişmediğini, aksine temel haklarımız için bile mücadele eder hale geldiğimizi görmek üzücüdür. Buna rağmen ümitsiz değiliz. Toplumun neredeyse yarısını oluşturan kadınları temsilen hayatımız ve haklarımız için var gücümüzle hukuki mücadeleye devam edeceğimizi Muş Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak bir kez daha vurguluyor, bu vesile ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde emeği yok sayılan, erkek şiddetine maruz kalan, depremden etkilenen tüm kadınları saygı ile anıyoruz.” HABER49