Elazığ’da dağ keçisi ev duvarına tırmanıp ağaç dallarını yedi Elazığ’da dağ keçisi ev duvarına tırmanıp ağaç dallarını yedi

HABER49- Türkiye, Avrupa’nın en fazla diyabet vakası görülen ülkesi konumunda. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Habib Bilen, Türkiye'de diyabetin toplumun yüzde 14,5’inde görüldüğünü ve bu oranın dünya ortalamasının oldukça üzerinde olduğunu açıkladı. Avrupa kıtasında bu oran yaklaşık yüzde 9 civarındayken, Türkiye’deki oran endişe verici seviyelere ulaşmış durumda. Prof. Dr. Bilen’e göre bu durumun temelinde kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı, hızlı kentleşme, obezite artışı ve genetik yatkınlık gibi birçok faktör yer alıyor.

Daha da çarpıcı olan ise diyabet hastalarının yaklaşık yarısının hastalıklarının farkında olmaması. Yani milyonlarca kişi, kalp damar hastalıkları ve diğer ciddi komplikasyonlara davetiye çıkaran bir hastalıkla yaşadığını bilmeden yaşamına devam ediyor. Bu tabloya karşı etkili bir mücadele verilmezse, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda çok daha büyük bir sağlık kriziyle karşı karşıya kalacağı öngörülüyor. Prof. Dr. Bilen, diyabetin sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun haline geldiğini belirterek, ulusal düzeyde harekete geçilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Şeker Hastalığı Kalp Krizine Giden Yolu Açıyor

Prof. Dr. Habib Bilen’in uyarılarına göre, diyabet sadece kan şekeri yüksekliğiyle sınırlı bir hastalık değil; kalp-damar sağlığı üzerinde doğrudan etkisi olan sistemik bir sorundur. Dünya genelinde ölümlerin en büyük nedeni olan kalp hastalıkları, diyabet hastalarında dört kat daha sık görülüyor. Kalp ölümlerinin üçte biri, doğrudan diyabetin etkisiyle gerçekleşiyor. Diyabetik bireylerde sıklıkla Koroner Arter Hastalığı, Kalp Krizi, Kalp Yetmezliği, İnme ve Periferik Arter Hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıklar görülmekte.

Bunun başlıca sebepleri arasında uzun süreli yüksek kan şekeri, insülin direnci, yüksek tansiyon, obezite, bozulmuş kan lipidleri, sinir ve böbrek hasarları yer alıyor. Diyabet aynı zamanda diyaliz gerektiren kalıcı böbrek yetmezliğinin, görme kayıplarının, ayak yaralarının ve uzuv kayıplarının da temel nedenlerinden biri. Tüm bu nedenler, diyabetin sadece bir metabolik hastalık olmadığını, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen çok yönlü bir sağlık problemi olduğunu ortaya koyuyor. Erken teşhis ve düzenli takip ise bu komplikasyonların önüne geçmekte hayati önem taşıyor.

Hareketsizlik Tehlike Saçıyor: Sporla Diyabetin Önüne Geçilebilir

Diyabetin yaygınlaşmasındaki en büyük etkenlerden biri de hareketsiz yaşam tarzı. Türkiye’de hızla artan kentleşme, masa başı işler ve günlük aktivitelerdeki azalma, toplumun büyük kısmını fiziksel olarak pasif hale getiriyor. Prof. Dr. Habib Bilen, eğer bu gidişat değişmezse 2045 yılında Türkiye nüfusunun beşte birinin diyabet hastası olabileceğini öngörüyor. Bu da yalnızca sağlık sistemi değil, aynı zamanda ülke ekonomisi üzerinde de ciddi yükler doğuracak.

Bu gidişatın önüne geçmenin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Bilen, başarılı örnekler arasında Finlandiya’nın ulusal diyabet önleme programını gösteriyor. Finlandiya’da uygulanan bu program sayesinde 10 yıl içinde riskli bireylerde diyabet gelişme riski yüzde 58 oranında azalmış. Türkiye’de de benzeri toplum temelli eylem planları, düzenli spor alışkanlıklarının kazandırılması, gıda endüstrisinin denetlenmesi, erken tanı ve uygun tedavi protokolleriyle benzer bir başarı yakalanabilir. Sporun yalnızca kilo kontrolü değil, kan şekeri dengesi ve damar sağlığı üzerinde de çok önemli etkileri bulunuyor.

Erzurum’da Diyabet Tedavisinde Bölgesel Merkez: Atatürk Üniversitesi’nden Modern Yaklaşımlar

Diyabetle mücadelede bölgesel sağlık merkezlerinin önemi her geçen gün artıyor. Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi, yalnızca Erzurum’a değil çevre illere de hizmet vererek bu alanda kritik bir görev üstleniyor. Prof. Dr. Habib Bilen, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği’nin Bayburt, Kars, Ağrı, Iğdır, Muş, Bingöl, Erzincan ve Ardahan gibi 11 vilayete referans merkezi olarak hizmet verdiğini ifade ediyor.

Klinikte diyabetin yanı sıra tiroid hastalıkları, endokrin hipertansiyon, böbrek üstü bezi bozuklukları, kemik ve mineral metabolizması hastalıkları ile üreme endokrinolojisi alanında da hizmet veriliyor. Ayrıca tip 1 diyabetli hastalara yönelik karbonhidrat sayımı ve insülin pompası uygulamaları gibi ileri tedavi yöntemleri de mevcut. Endokrinoloji alanında kullanılan dinamik hormon testleri, ileri radyolojik görüntüleme teknikleri ve metabolik cerrahiye yönelik hazırlıklar ile bölge halkı yüksek standartta sağlık hizmetiyle buluşturuluyor. Bu merkezler, erken teşhis ve tedavideki başarıyı artırarak diyabetin yaratabileceği tahribatı en aza indiriyor.

Kaynak: İHA