HABER49-Erzincan’ın sarp coğrafyasına ve zorlu iklimine rağmen her yıl bahar aylarında başlayan göçerlik serüveni, yüzlerce ailenin kadim geleneklerini sürdürdüğü bir yaşam biçimine dönüşmüş durumda. Şavak Aşireti’ne mensup göçerler, Mayıs aylarının gelişiyle birlikte koyun sürülerini alarak yüksek rakımlı yaylalara göç ediyor. Göçer aileler, sabahın ilk ışıklarıyla başlayan yoğun mesaiyle koyunlarını otlatıyor, sağım yapıyor, ardından geleneksel yöntemlerle Erzincan’ın meşhur tulum peynirini üretiyor. Elektrik, internet ya da şehir konforundan uzak bir hayat süren bu insanlar, doğayla iç içe, mevsim şartlarına göre şekillenen bir yaşamı sürdürüyor.

Sohmarik Yaylası, 2500 Rakımda Doğaseverlerin Yeni Gözdesi Oldu Sohmarik Yaylası, 2500 Rakımda Doğaseverlerin Yeni Gözdesi Oldu

Göçerlik sadece bir geçim kaynağı değil; aynı zamanda yüzyıllardır süregelen bir kültürel mirasın yaşatılması anlamına da geliyor. Yayla yaşamı; aile bireylerinin kadın, erkek, genç, yaşlı demeden hep birlikte omuzladığı bir emek zinciriyle ilerliyor. Gecesiyle gündüzüyle süren bu zorlu süreç, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve sosyolojik bir direnişin de sembolü haline gelmiş durumda. Göçerler, modern dünyadan uzak ama doğayla barışık bir yaşamı seçerek, Anadolu’nun unutulmaya yüz tutmuş değerlerini yaşatmayı sürdürüyor.

Tulum Peyniri Üretiminin Ardındaki Alın Teri

Yaylalarda geçen bu meşakkatli hayatın en somut ürünlerinden biri olan Erzincan tulum peyniri, göçerlerin sabır ve alın teriyle şekilleniyor. Koyunların sağılması, sütün işlenmesi, peynirin kıvamına getirilmesi ve ardından tulumlara doldurulması… Bu süreçler hem fiziksel hem de zaman açısından yoğun emek gerektiriyor. Üretici Mesut Doğan’ın da dediği gibi, hayvancılık adeta bir evlat yetiştirmek gibi sabır, özveri ve ilgi istiyor. Binlerce koyunun her biriyle tek tek ilgilenmek, onların doğumundan büyümesine kadar geçen tüm süreçleri takip etmek; yayla hayatının ne kadar emek dolu olduğunu gözler önüne seriyor.

Her Gün Binlerce Adım, Her Lokmada Emek Var

Peynir üretimi yalnızca erkeklerin işi değil; yaylada kadınlar da en az erkekler kadar sorumluluk taşıyor. Sağım sonrası kadınlar hemen işe koyuluyor, sütü mayalıyor, peynir haline getiriyor ve ardından peynir mandıralarına gönderilmek üzere hazırlıyor. Bu üretim döngüsü neredeyse tüm yaz boyunca aralıksız devam ediyor. Dinlenmeye vakit yok, çünkü hayvanlar her gün yeniden otlatılmalı, yeniden sağılmalı, yeniden beslenmeli. Göçerlik, hayatı planlamak değil doğayla uyum içinde yaşamak anlamına geliyor. Bu yaşam tarzı, Anadolu’nun üretime dayalı geleneksel yapısının belki de son temsilcilerinden biri olarak varlığını sürdürüyor.

Kaynak: İHA