HABER49-Van YYÜ Flora Uygulama ve Araştırma Merkezi çatısı altında yer alan VANF Herbaryumu, yaklaşık 90 bin bitki örneğini barındırıyor. Bu örneklerin 23 binden fazlası dijital ortama aktarılmış durumda. Herbaryumda görevli bilim insanları, Türkiye florasında kayıtlı yüzlerce türü sistematik olarak belgeleyerek hem yerli hem de yabancı araştırmacılara kaynak sunuyor.
Van YYÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Prof. Dr. Fevzi Özgökçe, herbaryumun en dikkat çekici örneklerinden birinin safran olduğunu söyledi. Özgökçe, bu bitkinin sonbahar mevsiminde çiçek açtığını belirterek, “Safran hem estetik hem de ekonomik değeriyle öne çıkan özel bir tür. Koleksiyonumuzda 1997 yılından bu yana Türkiye’nin farklı bölgelerinden toplanmış safran örnekleri bulunuyor. Bu örnekler, ülkemizin bitkisel çeşitliliğini ve ekolojik zenginliğini gözler önüne seriyor” ifadelerini kullandı.
Safran Üreticilerine Bilimsel Rehberlik Sunuluyor
Prof. Dr. Özgökçe, safran gibi değerli türlerin yalnızca bilimsel açıdan değil, aynı zamanda üreticilere rehberlik etmesi açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı. “Safran, yüksek ekonomik potansiyele sahip bir bitki. Ancak doğru yetiştirme teknikleri ve uygun coğrafi koşullar bilinmeden üretim yapmak verimsiz olabiliyor. Herbaryumumuz, üreticiye bu konuda bilimsel destek sağlayan bir merkez gibi çalışıyor. Bitkiyle ilgilenen herkes, buradaki örnekleri inceleyip doğru yöntemler hakkında bilgi alabiliyor” dedi.
Özgökçe, herbaryumun yalnızca bir arşiv değil, aynı zamanda doğa dostu üretim ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkı sağlayan bir bilim merkezi olduğuna dikkat çekti. Safranın yanı sıra Anadolu’nun farklı bölgelerinden toplanan yüzlerce endemik türün de herbaryumda koruma altında bulunduğunu belirtti.
Bitki Toplama Süreci Bilimsel Titizlik Gerektiriyor
Bitki örneklerinin toplanmasından depolanmasına kadar geçen sürecin oldukça zahmetli olduğunu anlatan Prof. Dr. Özgökçe, “Türkiye’nin ve dünyanın pek çok noktasından örnekler getiriyoruz. Bu işin en zorlu kısmı sahada çalışmaktır. Çünkü her bitkinin yetiştiği dönem farklı. Kimisi ilkbaharda, kimisi yazın, kimisi de sonbaharda çiçek açar. Bu nedenle yılın 8 ayını doğada geçiriyoruz. Adeta ‘o dağ benim, bu dağ senin’ diyerek çiçek topluyoruz” diye konuştu.
Toplanan örneklerin laboratuvar ortamında özel işlemlerden geçtiğini ifade eden Özgökçe, “Bitkiler kurutuluyor, yapıştırılıyor ve teşhis ediliyor. Daha sonra alfabetik ya da filogenetik sıralamayla dolaplara yerleştiriliyor. Bu sistematik çalışma sayesinde her örnek, bilim dünyası için referans niteliği taşıyor” dedi.
 
             
            




 
         
         
         
         
         
        