HABER49-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından Sentinel-3 uydusundan elde edilen görüntüler üzerinde yapılan kapsamlı inceleme, göldeki kirlilik seviyesinin alarm verici boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Uydu verilerinde, göl çevresindeki yerleşim alanlarına yakın bölgelerde klorofil-a oranının açık bölgelere göre onlarca kat fazla olduğu tespit edildi. Bu durum, göle arıtılmadan bırakılan evsel ve endüstriyel atık suların, göl ekosistemini geri dönüşü zor bir şekilde tehdit ettiğini gösteriyor.

Erzurum, Klasik Otomobil Tutkunlarının Buluşma Noktası Oluyor
Erzurum, Klasik Otomobil Tutkunlarının Buluşma Noktası Oluyor
İçeriği Görüntüle

Bilim insanlarına göre, Van Gölü'nün biyolojik döngüsünün oldukça yavaş olması, kirliliğin etkilerinin uzun süre gölde kalmasına neden oluyor. Özellikle azot ve fosfor gibi karasal kaynaklı besin maddelerinin yoğun olarak göle ulaşması, su yüzeyinde yosunlaşmayı artırıyor ve klorofil-a seviyesini tehlikeli düzeylere taşıyor. Bu durum yalnızca kötü koku ve görüntü kirliliği yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda göl içindeki canlı yaşamını da doğrudan tehdit ediyor.

KLOROFİL-A YOĞUNLUĞU YERLEŞİMLERE YAKIN BÖLGELERDE TEHLİKELİ SEVİYELERDE

Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi'nden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş’un yaptığı değerlendirmelere göre, Van Gölü'nde belirlenen kirlilik oranları özellikle insan yerleşiminin yoğun olduğu alanlarda büyük artış gösteriyor. Şehir merkezine yakın bölgelerde, örneğin Van, Erciş, Tatvan ile Muradiye ve Çaldıran’dan gelen Bendimahi Çayı’nın göle döküldüğü noktalarda klorofil-a oranının 17-18 miligram/metreküp seviyelerine ulaştığı görülüyor. Buna karşın, insan etkisinin olmadığı açık bölgelerde bu oran yalnızca 0,2 miligram/metreküp civarında seyrediyor.

Klorofil-a artışı, gölde birincil üretimin arttığını, yani yosun ve benzeri organizmaların çoğaldığını gösteriyor. Bu artışın temel nedeni olarak evsel atık suların doğrudan göle verilmesi gösteriliyor. Söz konusu artış, uzun vadede gölün su kalitesini bozmakla kalmıyor, aynı zamanda oksijen oranını düşürerek balıklar başta olmak üzere tüm sucul canlıların yaşamını tehdit ediyor. Uydu görüntüleri sayesinde artık bu çevre felaketi çıplak gözle görülmese bile bilimsel verilerle net bir şekilde ortaya konmuş durumda.

“VAN GÖLÜ’NÜN TEK DAMLA KİRLİ SUYA TAHAMMÜLÜ YOK”

Dr. Akkuş’un açıklamalarına göre, Van Gölü’nün hassas ekosistemi bu seviyede bir kirliliği tolere edemiyor. “Her sucul sistemin absorbe edebileceği bir kirlilik eşiği vardır” diyen Akkuş, bu eşiğin aşılmasıyla birlikte ‘ötrofikasyon’ adı verilen ve suyun doğal dengesinin bozulmasıyla sonuçlanan sürecin başladığını belirtiyor. Van Gölü'nün biyolojik döngüsünün yavaş olması nedeniyle bu kirlilik etkileri gölde yıllarca kalabiliyor. Özellikle göl kenarına kurulan arıtma tesislerinin yetersiz çalışması ya da tamamen devre dışı kalması, bu süreci hızlandırıyor.

Akkuş, mevcut durumun sürmesi halinde önümüzdeki yıllarda göl yüzeyinde büyük yosun adalarının oluşacağı, kıyılardaki taşların tamamen yosunla kaplanacağı ve balıkların yaşam alanlarının yok olacağını ifade ediyor. “Göl artık bir damla bile kirli suyu kaldıramaz durumda,” diyen Akkuş, gölü kurtarmanın tek yolunun tüm arıtma tesislerinin eksiksiz ve tam kapasite çalıştırılması olduğunu vurguluyor. Akkuş’un çağrısı, sadece bilimsel bir uyarı değil; aynı zamanda bölge halkı, yöneticiler ve çevreciler için ciddi bir sorumluluk çağrısı niteliği taşıyor.

Kaynak: İHA