İnsan için vakit, en sadık dostu ve aynı zamanda en acımasız celladıdır. Yaradan tarafından insana verilmiş en büyük sermaye odur; fakat en hoyratça harcanan da yine odur. Dostlukların koyulaştığı meclislerde akar gider, entrikaların karanlık oyun sahnesinde sinsice güler. Güç için çarpışan, zenginlik için didişen, şöhret için rol kesen nice insana hep aynı hakikati fısıldar: “Sizden geriye yalnızca yıpranmış anılar kalacak.”
Hasta yatağında biri için vakit, damla damla tükenen ömürdür. Aşkın ateşinde saniyeler boyu süren ölümsüz bir bakış, evlat kokusunda ölüme meydan okuyan bir devamlılıktır. İnançlı için sonsuzluğa hazırlık, inançsız için ise bitişin kara perdesidir. Ne savaşların gürültüsü, ne tahtların görkemi, ne altınların ihtişamı vakti durdurabilmiştir. Çünkü vakit, eşitlikte herkesten daha adildir.
Ölüm, vakit ile yapılan anlaşmanın son cümlesidir. İnsan, vakti öldürmeye çalışırken aslında kendi ömrünü kurşuna dizer. Bir sevgiliye kavuşmak için dakikaların işkence gibi uzamasını, ömürlük idealler tüketilirken yılların bir nefeste geçmesini fark etmez. İşte bu, vaktin ironisidir. Seni şu bu ile uyalarken dünya çizelgeni de sinsice doldurur.
Vaktin kıymetini bilmek, yalnızca saatlere bakmak değildir. Dostuna içten sarılmak, eşinin, kardeşlerinin, anne ve babana ve tabiki çocuğunun gözlerine doya doya bakmak, inancınla barışmak, hastalık gelmeden sağlığın hakkını vermek, kavga büyümeden sulh aramak, zenginlik sarhoş etmeden kanaat edebilmektir. Çünkü vakit, hiçbir hesap defterinde geri ödeme kabul etmez.
Sonunda hepimiz aynı soruyla karşılaşacağız: Vaktini nasıl harcadın? Mallarla mı, sinsice hazırladığın planlar ile kırdığın kalplerle mi, yoksa candan bir tebessümle mi? Vakit, en adil hâkimdir; çünkü cezasını ertelemez, mührünü silmez, intikamını yaşlandırarak sessizce alır.
Hz. Ömer’in şu sözü her daim insan için vakti özetler: “Hayat üç gündür; dünü yaşadın geçti, yarına çıkacağın belli değil; öyleyse hayat bugünden ibarettir. O da üç saat gibidir; bir saat ilim için, bir saat dünya işin için, bir saat de helal dairede istirahat içindir. O saatler de üç dakika gibidir; her dakika bir nefes, her nefes bir emanettir.” Geçici olan bu dünya hevâ ve heveslerinden soyutlandığın ve fehmettiğin vakit ise zamanın sana nasıl oyun oynadığını geç de olsa farkedeceksin.
Şimdi söyle ey gafil; sana emanet edilen o nefesi nasıl harcıyorsun...