ÜŞÜYORUM!

Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının da içinde bulunduğu helikopterin düşürüldüğü şehit edilişlerinin 9. Yıldönümüydü geçtiğimiz 25 Mart. Muhsin Başkan şimdi 64 yaşında, devletin itibarı 9 yıldır karlar altında! O’nun ve arkadaşlarının şahadetleri aydınlanana kadar da böyle kalacak. Helikopterin enkazına günlerce ulaşılamamıştı! Bulunmaması için her türlü gayret gösteriliyor, tüm hesaplar yapılıyordu. Aramalar Yön saptırarak güya yapılıyormuş gibi […]

ÜŞÜYORUM!
Abdullah Alptekin Has
Yayınlanma

00:31 - 05 Nisan 2018

Güncelleme

04:23 - 16 Mayıs 2018

Okuma Süresi

5 dakika

Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının da içinde bulunduğu helikopterin düşürüldüğü şehit edilişlerinin 9. Yıldönümüydü geçtiğimiz 25 Mart. Muhsin Başkan şimdi 64 yaşında, devletin itibarı 9 yıldır karlar altında! O’nun ve arkadaşlarının şahadetleri aydınlanana kadar da böyle kalacak.
Helikopterin enkazına günlerce ulaşılamamıştı! Bulunmaması için her türlü gayret gösteriliyor, tüm hesaplar yapılıyordu. Aramalar Yön saptırarak güya yapılıyormuş gibi gösteriliyordu! Milyonlar umutla bekliyordu. Anasının (Fidan Ana) yüreği de dayanamıyordu, acıların en büyüğünü yaşarken uzatılan mikrofona içini dökmüştü. Allah konuşturmuştu Fidan Anayı,
‘Muhsin’imi biliyor musunuz? İki oğlumdan biriydi… Evlatlarım arasında en az onu gördüydüm. “Devlet çağırıyor, millet bekliyor.” der giderdi. O Devlet’i bir kere bekledi, onda da Devlet gelmedi!’ Demişti. Çok geçmedi O’da dünya da özlediği, en az gördüğü, en çok sevdiği evladına şehidine kavuştu…
‘’Vatanı sevmenin çilesini biz çektik, edebiyatını onlar yaptı.’’
Yaşamı boyunca milli iradeyi ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü hayasız girişimin karşısında durmuştu. 28 Şubat sürecinde millete tanklar gözdağı verirken, O ‘’Namlusunu milletine çeviren tanka selam durmam’’ diyerek adeta siper etmişti millete kendisini. Sonrasında o hayâsızlar, ‘Eğer O açıklamayı yapmasaydı darbe yapacaktık, onun halkı sokağa dökmesinden çekindik’ diyeceklerdi….
‘’Bu ülkede dürüst olmak başa beladır ama o bela başımızın tacıdır.’’
Herkesin korkup kenara çekildiği sustuğu zamanlardı. Refahyol için yapılacak oylamada 8 milletvekiliyle BBP iyice “kilit parti” konumuna gelmişti. Meclis kürsüsünde REFAH_YOL Hükümetine destek verirken Milletvekillerinin gözünün içine baka baka ‘’Müslümanların iktidarını engellediler sözünü size söylettirmeyeceğim’’ diyerek tarafını belli etmişti. Erbakan Hoca Başbakan olmuştu..
‘’Zindanmış bu karanlık oda ne gam! Bana imanımın ışığı yeter!’’
Türkiye’nin Suriye yapılmasına izin vermemişti.. ‘Protokoldeki yerimi aldığımda Çevik Bir’i de gördüm, sonra birisi yanıma yaklaştı ve ‘‘bu notu size paşam gönderdi’ diyerek bir kağıt uzattı. Kâğıdın üzerinde ‘Türkiye’nin İran olmasına asla izin vermeyeceğiz?’ yazıyordu. Hemen cebimden kalemi çıkarttım. O notun altına aynen şunu yazdım: ‘Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz ama Türkiye’nin Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz.’ Diye yazıp gönderdim…’
‘’Vatan aşkı maya gibidir. Sütü bozuklarda tutmaz.’’
“Parti, dernek, ekol, cemaat kimliğine veya “bizden” olup olmamasına göre değil, yapılan işin “ALLAH RIZASINA UYGUN” olup olmamasına göre tavır almalıyız.” ‘Gelin pergelin sivri ucunu İslam noktasına koyalım ve ucunu kaldırmadan diğer ucuyla herkesi hoşgörü ile kucaklayacak bir çember çizelim’ diyerek alperence bir bakışla millete yol gösteriyordu.
Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim diyen Muhsin Başkana duyulan muhabbeti, sevgiyi, ardından edilen duaları hazmedemeyen, iftiralar atan, Efendimizin (sav) ‘’Allah sevdiğini sevdirir’’ sözünden habersiz olan bazı zavallılar da çıkıyor arada! Ancak Hamdolsun onlara da bu millet gereken cevabı veriyor!
Siyasetçiydi ama farklıydı! ‘’İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.. !’’ Hayatı boyunca düz yaşadı, dik durdu. O yüzden Seçmenlere tek bir vaadi vardı “Ben size sadece Adalet vadediyorum.” Derdi ülkesiydi, ‘İnandığı gibi yaşamak isteyen herkes siyaset yapmak zorundadır, inandığı gibi yaşamak isteyenler, siyaset kurumundan uzaklaşıp, siyasetten uzak kalırlarsa o zaman siyaset bir avuç menfaatperestin rant aracı haline gelir.’ Ufku geniş, Geleceği görüyordu.
‘’Böldürtmeyeceğiz, soydurtmayacağız, Türkiye’mize, mirastarlarımıza her şeyiyle sahip çıkacağız. Var mısınız?’’ Varız! diyordu haykırarak sevenleri yol arkadaşları. Devletine, milletine, bayrağına, ezanına son derece bağlı dik duran, doğru söyleyen, düz yürüyen Alperenler yetiştirmişti. Namlusunu milletine çevirmiş tanka selam durmamayı öğrenmişlerdi şehit liderlerinden. 15 Temmuz’da Muhsin-i bir duruş gösteren sokağa ilk çıkan yine Alperenlerdi. Bu milletin sistemden bir Muhsin Yazıcıoğlu alacağı var! Sevenleri dokuz yıldır devletten Muhsin Yazıcıoğlu’nun katillerini istiyorlar, bu da en büyük hakları.
Yıllar geçtikçe millet kıymetini daha iyi anlıyor. Yokluğu hissediliyor ‘Şimdi o yaşasaydı!’ diye başlayan ‘Hayif (yazık) oldu’ diye biten cümlelerin ardından Fatihalar okunup dualar ediliyor.
1994 den şehadetine kadar birlikte yürümeyi Allah nasip etti. ‘’Size her il de, ilçede bir kapı açsam gittiğinizde başınız sıkıştığında o kapı ardına kadar açılsa sizi kucaklasa yetmez mi!’ demişti. O kapı Muş’ta hiç kapanmadı ardına kadar açık olacak. Üzerimde çok hakkı var, Biz senden razıydık Allah’ta senden razı olsun Başkanım….
Muhsin Başkanı ve beraberinde şehit olan arkadaşlarını şehadetlerinin 9.sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle yâd ediyoruz…