HABER49- Atatürk Üniversitesi bünyesinde yer alan ve Türkiye’nin en kapsamlı baskı müzesi olma özelliği taşıyan Hurufat Baskı Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Özel Müze” statüsüyle tescillendi. 17 Ekim 2024’te ziyaretçilerine kapılarını açan müze, 27 Haziran 2025 tarihi itibarıyla bu unvana kavuşarak önemli bir başarıya imza attı. Müze, yazının evrimi, matbaa tarihinin kilometre taşları ve tipografinin kültürel serüvenine dair yüzlerce yıllık birikimi bünyesinde barındırıyor.
Müze, 1959 yılında kurulan ve uzun yıllar boyunca Atatürk Üniversitesi’nin yayıncılık faaliyetlerine yön veren basımevinin, 2010 yılında işlevini yitirmesinin ardından kültürel bir dönüşüm süreciyle yeniden hayat bulmasıyla oluştu. 700 metrekarelik alanda kurulan bu kültür mekânı, Türkiye’nin baskı tarihine dair özgün belgeleri, makineleri ve teknik donanımları bir araya getirerek önemli bir hafıza alanı oluşturuyor. Özel Müze statüsünün kazanılmasıyla birlikte, Hurufat Baskı Müzesi yalnızca Erzurum’un değil, Türkiye’nin kültürel envanterinde de ayrıcalıklı bir konum kazandı.
Tematik Bölümlerle Ziyaretçilerine Uygulamalı Deneyim Sunuyor
Hurufat Baskı Müzesi, klasik müzecilik anlayışının ötesine geçerek interaktif ve tematik bir deneyim sunuyor. Mürettiphane, mücellithane, döküm atölyesi ve ofset baskı alanları gibi farklı bölümlerden oluşan müze, ziyaretçilerini geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor. Her biri dönemin orijinal teknikleriyle donatılmış 40 adet baskı makinesi ve binlerce metal harf (hurufat) ile oluşturulan zengin envanter, müzeyi yalnızca görsel bir sergi alanı değil, aynı zamanda bir öğrenme merkezi haline getiriyor.
Müze, özellikle grafik tasarım, tipografi, iletişim tasarımı ve matbaacılık tarihine ilgi duyan araştırmacılar, akademisyenler ve öğrenciler için eşsiz bir kaynak niteliği taşıyor. Ayrıca, farklı yaş gruplarına yönelik atölye çalışmaları ve uygulamalı gösterilerle matbaanın gelişimini yakından tanıma imkânı sunan Hurufat Baskı Müzesi, dijital çağda analog bilgilerin ne kadar kıymetli olduğunu yeniden hatırlatıyor. Bu yönüyle müze, hem geçmişi yaşatıyor hem de geleceği inşa etme iddiasını taşıyor.
Doç. Dr. Haşıloğlu: “Kültürel Hafızaya Sahip Çıkıyoruz”
Hurufat Baskı Müzesi’nin Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Ferruh Haşıloğlu, müzenin özel statü kazanmasının ardında yatan kültürel vizyona dikkat çekti. Haşıloğlu, “Üniversitemizin kurumsal tarihinde derin izler taşıyan basımevimizin, bir müzeye dönüştürülmesi yalnızca nostaljik bir adım değil; aynı zamanda kültürel sürdürülebilirlik hedefimizin somut bir yansımasıdır,” ifadelerini kullandı.
Haşıloğlu açıklamasında, bu başarının arkasında Atatürk Üniversitesi’nin kültürel mirasa olan duyarlılığının bulunduğunu vurgularken, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun desteğine de teşekkür etti. Ayrıca tüm sanatseverleri, yazı ve baskı tarihine ilgi duyanları müzeyi keşfetmeye davet etti. Müze, yazının şekillendirdiği medeniyet tarihine dair önemli bir pencere sunarken, aynı zamanda yerel kültürle akademik üretimi buluşturan bir merkez olarak öne çıkıyor.
Bilim ve Sanatın Kesişiminde Bir Kültür Kurumu
Hurufat Baskı Müzesi’nin elde ettiği başarı, yalnızca üniversite düzeyinde bir kazanım değil; aynı zamanda bölgesel ve ulusal ölçekte kültürel politikalara da katkı sağlayan bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Atatürk Üniversitesi, kültürel değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla yürüttüğü projelerle Türkiye’deki yükseköğretim kurumları arasında fark yaratıyor. Bu doğrultuda Hurufat Baskı Müzesi, üniversitenin eğitim, araştırma ve topluma hizmet misyonuna paralel biçimde, bilgi üretiminin kültürel zeminini güçlendiren önemli bir aktör haline geliyor.
Görsel sergilemelerin yanı sıra uygulamalı eğitimler, sanat çalışmaları ve akademik etkinliklerle de desteklenen müze, bilim ile sanatın kesiştiği noktalarda kültürel etkileşimi canlandırıyor. Müze, geleneksel baskı tekniklerinin unutulmaya yüz tuttuğu dijital çağda, bu teknikleri hem estetik hem tarihsel boyutlarıyla yaşatmayı amaçlıyor.