TEKNOLOJİ TUTSAĞI ÇOCUKLAR

Abone Ol

TEKNOLOJİ TUTSAĞI ÇOCUKLAR

Bir zamanlar sokaklar çocuk sesleriyle doluydu. Akşam ezanına kadar süren top koşturmalarda, saklambaçta “sobee” diye bağıran sesler, dizleri yara bere içinde eve dönen çocuklar… Şimdi ise sokaklar sessiz. Parklar ıssız. Pencerelerden ne bir kahkaha taşıyor ne de bir oyun gürültüsü.


Çocuklar artık sokakta değil, ekran başında büyüyor. Televizyon, tablet, bilgisayar ve telefon dörtlüsü, çocukların yeni oyun alanı haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz ekrana bakan, yemek yerken bile telefonu elinden bırakmayan bir nesille karşı karşıyayız. Oyun dediğimiz şey; koşmak, terlemek, düşüp kalkmak olmaktan çıktı, parmak uçlarına sıkıştı.
Elbette teknolojiyi tamamen suçlamak haksızlık olur. Teknoloji doğru kullanıldığında büyük bir imkân. Ancak kontrolsüz ve sınırsız kullanım, çocukları sosyal hayattan koparıyor. Arkadaşlıkları sanal, hareketleri kısıtlı, hayal dünyaları hazır görsellerle şekilleniyor. Bu durum dikkat dağınıklığı, iletişim sorunları ve hareketsizliğe bağlı sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor.

Yaşadığımız şehir Muş’ta da sokaklar eskisi gibi değil. Bir zamanlar her mahallenin kendine ait bir gürültüsü vardı. Top sesleri, ip atlayan kız çocuklarının kahkahaları, bakkal önünde toplanan kalabalıklar… Şimdi ise o sokaklarda sessizlik dolaşıyor. Çocuklar görünmüyor. Çünkü hepsi evlerin içine, ekranların içine çekilmiş durumda.
Bugün Muş’ta birçok çocuk, gününün büyük bölümünü televizyon, telefon ya da tablet başında geçiriyor. Sokak yerine YouTube, arkadaş yerine çevrim içi oyunlar tercih ediliyor. Bunun nedeni sadece teknoloji değil. Asıl mesele, çocuğun dışarı çıktığında onu çağıracak bir alan bulamaması.


Mahalle aralarındaki çocuk parklarına bakın. Kimi yerde salıncak kırık, kimi yerde kaydırak pas içinde. Bazı parklar yıllardır yenilenmemiş, bazıları ise güvenlik açısından aileleri endişeye sürüklüyor. Akşam saatlerinde aydınlatma yetersiz, çevresi kontrolsüz. Böyle olunca anne-baba çocuğunu sokağa göndermek istemiyor. Çocuk da doğal olarak “evde kalmayı” seçiyor.

Bir diğer önemli sorun ise çocuk parkları. Birçok mahallede ya park yok ya da olanlar bakımsız. Kırık salıncaklar, paslanmış demirler, güvenlikten uzak alanlar… Aileler haklı olarak çocuklarını bu parklara göndermek istemiyor. Tasarım açısından yetersiz, yaş gruplarına uygun olmayan, yıllardır yenilenmeyen oyun alanları çocuklar için cazibesini çoktan kaybetmiş durumda.
Peki çözüm ne? Öncelikle yerel yönetimlerin bu konuya ciddi şekilde eğilmesi gerekiyor. Güvenli, modern, renkli ve çocukların hayal gücünü geliştirecek parklar yapılmalı. Spor alanları, bisiklet yolları, çocuk atölyeleri ve açık hava etkinlikleri artırılmalı. Çocuk sokakta kendine bir alternatif bulamazsa, ekran her zaman daha cazip gelecektir.
Ailelere de önemli görevler düşüyor. Çocuğa “telefonu bırak” demek yetmiyor; yerine ne koyduğumuz önemli. Birlikte oyun oynamak, parka gitmek, kitap okumak, hatta basit bir top bile çoğu zaman ekrandan daha etkili olabiliyor. Teknolojiyi tamamen yasaklamak değil, sınır koymak ve doğru kullanımı öğretmek esas çözüm.


Unutmamak gerekir ki çocukluk bir kez yaşanıyor. Ekranlar anı biriktirmez, sokak biriktirir. Toprakta oynayan, arkadaşlarıyla kavga edip barışan, düşüp kalkarak büyüyen çocuklar daha güçlü bir geleceğin temelini oluşturur. Eğer bugün sokakları çocuklara geri vermezsek, yarın ekrana tutsak bir nesli konuşmak zorunda kalırız.