Dijital dünya; günümüz insanının büyük bir bölümü için ansızın gelen hatta milenyum çağında doğan çocuklarımız için yüzyıllardır varmış gibi tanıdık gelen, çok hızlı bir o kadar da karmaşık, ulaşılması kolay, olmazsa olmaz bir dünyayı ifade ediyor.
Birçok insan için günlük yaşamın ayrılmaz parçası olan dijital teknolojilerin; iletişimden eğitime, iş dünyasından sağlık hizmetlerine kadar birçok alanda önemli değişikliklere yol açtığı görünen bir gerçek. Bu değişiklikler hem fırsatları hem de zorlukları beraberinde getirirken toplumsal yapıları ve ilişkileri yeniden şekillendiriyor. Dijital dünya, hayatı kolaylaştırması, bilgiyi kısa zamanda ulaştırması ve iletişimin hızlı bir şekilde sağlanması gibi nedenlerle hepimize çok cazip geliyor ancak bu kolaylıkların yanında, dijital teknolojilerin bağımlılık yapacak kadar yoğun kullanımı maalesef olumsuz etkilere sebep oluyor.
Dijital teknoloji insanı doğadan ve doğal olandan uzaklaştırdığı için hem biyolojik hem de psikolojik sorunlara sebebiyet vermektedir. Değişen iklim koşulları, savaşlar, göçler gibi küresel sorunlar dijital teknolojiye dayalı gelişen insanlar arası etkileşimin olumlu veya olumsuz yönlere evrilmesine ve dünyada ses getiren toplumsal olaylara sebep olabilmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojileri çok hızlı ilerliyor ve bu durum bizleri dijital bir dünyanın hatta dijital girdabın içine çekiyor. Bu durum çocuklar ve gençler için ciddi sorunlara sebep olmaktadır.
İnsan, yapısı gereği hızla gelişen bir varlık değildir. İnsan diğer canlılara göre gelişimini uzun sürede tamamlayan bir canlıdır. Doğaya adapte olması, çevreyi algılaması, anlaması uzun zaman alabiliyorken dijital ortamın buna engel olması hem akli hem biyolojik hem de psikolojik sorunlara sebep olmaktadır çünkü beden gibi aklın da doğal ortamda gelişmesi gerekir. Dijital dünyanın erken yaşlardan itibaren insan yaşamında yer almaya başlaması en başta sosyal ve duygusal gelişimi olumsuz etkilemektedir. Çocukların kendi akranlarıyla fiziksel oyun oynamak yerine dijital oyunlara yönelmeleri sosyal etkileşimi zayıflatıyor. Sosyal etkileşimin zayıflaması; sosyal ilişki kurmada güçlükleri, sosyal ortama uygun davranma sorunlarını beraberinde getirdiği gibi iş birliği geliştirmede güçlük, sosyal izolasyon ve yalnız yaşamayı tercih etme gibi psikolojik sorunlara neden oluyor. Dijital teknolojiyi aşırı kullanan kişilerde yalnızlık ve sosyal izolasyonun artması kaygı bozukluklarının artmasına neden oluyor. Bazen bu kaygıdan kurtulmak için daha çok dijital ortam kullanılıyor, sosyal medya, çevrim içi görüşmeler alış verişler, oyun oynama gibi…
Beyin, insanın sahip olduğu en önemli teknolojik sermayedir. İnsan öncelikle teknolojiyi doğru ve sağlıklı şekilde kullanmayı öğrenmelidir. Bunun için öncelikle ebeveynler bilinçlenmeli, öğretmenler gerektiği kadar eğitim vermeli, sosyal medya bu konuda yayın yapmalı… Dijital teknolojinin doğru kullanımı için, bu düşünceyi bu duyguyu ayarlamak için eğitim şart. Gençlerin ve çocukların kendi başlarına bunun yapmalarını beklemek gerçekçi değildir, büyükleri olarak yanlarında olmak gerekir; eğitmek, öğretmek gerekir. Özetle anne babalar, öğretmenler ve toplumun her kesiminin el ele verip çocukların teknoloji bağımlısı olmaması için uğraş vermesi gerekmektedir. Bunun için kurallar en baştan konmalı, teknolojinin kullanım amacı, zamanı için sınırlar çizilmeli.
Önemli yeniliklere uyum sağlamak ve dengeli bir kullanımla bağımlılığı azaltabiliriz. Teknoloji bundan sonra hayatımızda hep olacaktır. Kontrollü ve sağlıklı kullandığımız sürece yaygınlığı bizi endişelendirmemelidir. Hiç şüphesiz teknolojik aletlerle verimli iletişimi destekliyor ve faydalı buluyoruz ama gerçek hayattan kopmadan, gerçek hayatın faaliyetlerini ihmal etmeden, hayatı ıskalamadan, sorumluklarını bir kenara bırakmadan gerçek hayatta var olmayı ertelemeden, ölçüsünde kullanmayı önemsiyoruz. Teknoloji bundan sonra hayatımızda hep olacak kontrollü ve sağlıklı kullandığımız sürece yaygınlığının bizim için korkutucu olmasına gerek kalmayacaktır.