Muş’un tarihi ve kültürel varlıklarının korunması için hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğinin altına çizen 1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Turgay Özlü, Kale Mahallesi’nde Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından yapılan konutlar ve yıkılan tarihi evler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
1071 Alparslan Tarihi Kültürü Sanatı Tabiatı Doğayı Her Türlü Canlı Cansız Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Turgay Özlü, Muş’un tarihi ve kültürel varlıların korunması için çaba sarf edilmesi gerektiğini söyledi. TOKİ tarafından Kale Mahallesi’nde yapılan konutların ve yıkılan tarihi evler hakkında bir açıklamada bulunan Özlü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına 2017’de gönderdikleri dilekçelerine olumlu cevap geldiğini ve bu tarihi yerlerin korunacağını ifade etti. Özlü, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında şunları dile getirdi: “Çeşitli sebeplerden dolayı kırdan kente akın ve göçler, bütün şehirlerimizi hazırlıksız ve plansız yakaladı. Önceleri şehirlerin çevrelerinde başlayan derme çatma bir şekilde oluşan yapılar, daha da büyüyerek tarihi kültürel alanları, sit, hazine, vakıf, mera, orman alanlarına kadar bu yapılaşma ve yıkımlar devam etti. Belediyelerin ve politikanın göz yumması ile memleketimizin tarihi ve kültürel değerleri kay
bolup gitti. Diğer yönden tarihi şehir merkezlerinde bir başka dram oynamaya başlıyordu. Bilinçsizce rant çıkar üzerine yapılmış imar planları ve imar talimatları da ileride katliam haline dönüşecek tarihi, kültürel, toprak, kerpiç, taş, ahşap evleri yasal dayanakları olarak kullanılarak algı oluşturup şehir merkezindeki rant çıkarları doğrultusunda Muş’un en eski yerleşim yeri olan tarihi ve kültürel değerlerimizi barındıran Kale, Minare, Buğday Meydanı olan tarihi ve kültürel sit alanı olan bu yerlerin TOKİ tarafından eski, püskü, yıkık diyerek bu tarihi ve kültürel evlerin yıkılarak yerlerine taş evleri dikmek ve birçok milyonlar kazanmak elbette cazip idi. Yeterli parası olmayan çaresiz yoksul olan ev sahipleri içinde bilinçsizce bu bir devlet kuşu misali gülüp oynadılar. Bu tarihi ve kültürel yerlerde yaşayan halkımızda pamuk prenses gibi kendilerini kurtaracak bir prens müteahhit gözlüyorlardı. Evlerinin başlarına yıkılıp mağdur olacaklarından habersizlerdi. Zamanla verilen bir iki kuruş, şimdilerde yüz, yüzeli kuruş hisseye kadar çıkmasına rağmen, iş yine rantlı ve karlıydı. Yıkım yine hızlı bir şekilde sürüyordu. Tarihi ve kültürel değerlerimizi içinde bir bütün olarak barındıran eski Muş’un tarihi kültürel değerleri, Bey Çeşmesi, Bey Karakolu, Muştak Baba, Türbeler, Aslanlıhan, Yıldızlıhan, Kanarya Han, Kızlar Kilisesi, Güllü Hamamı, Karasu Hamamı, Mığro Hamamı, Meryem Ana Kilisesi, Ulu Camii, Hacı Şeref Camii, Alattinbey Camisi, tarihi kerpiç taş, ahşap, toprak eski Muş evlerini daha doğrusu Muş’umuzun simgesi, ülkemizin ortak değerleri olan eski Muş’un koruma altına alınması gerekirken, Kültür ve Turizm Bakanlığı, seçilmiş ve atanmışların göz yummasıyla yasal olmayarak TOKİ’nin rantsal dönüşümüne kurban edilerek bir şehrin kimliğini, özünü, yok edilişi, göz göre göre suç işleyerek bu yıkımlar oldu” dedi.
“MARKA DEĞERİ OLAN BİR TARİHİ YERİ İNŞA EDEREK, MUŞ’UMUZA KAZANDIRMALIYIZ”
Özlü açıklamasının devamında; aynı hataya düşmemek için yıllardır dile getirdikleri “Üç Minare” projesinin hayata geçmesi gerektiğini söyledi. Marka değeri olan bir tarihi yeri inşa ederek, Muş’a kazandırılması gerektiğinin altını çizen Özlü: “Aynı hataya düşmemek için yıllardır dile getirdiğimiz “Üç Minare” projesinin hayata geçişini sağlamak, birçok eseri bünyesinde barındıran yukarı çarşı Üç Minare bölgesi, yeni yapılardan arındırılıp Üç Minarenin, Yıldızlı Hanın, Karasu Hamamının, Bey Çeşmesinin, Bey Karakolunun, Muştak Baba Türbesinin, eski evlerin, eski eserlerin, sokakların ortaya çıkmasını sağlamak, bu bölgenin belediyenin yanından başlayarak Ağaoğlu Pasajı, Selimiye Pasajı, yukarı çarşıda ne kadar yeni yapılar varsa kamulaştırılıp yıkılarak temizlenip, eski eserler tespit edilip onarılarak turizmde geride kalmışlığımızı giderecek, marka değeri olan bir tarihi yeri inşa ederek, Muş’umuza kazandırmalıyız. Muş’umuzun değerleri olan bu yerlerin turizme kazandırılıp, Muş’umuza güzellik katacaktır. Hep rant çıkarlar doğrultusunda hareket ediliyor, birazda ortak değerler için bir şeyler yapmak olsun amacımız. Muş’un en eski tarihi ve kültürel yerleri olan bu yerlerin bir bütün olarak “Üç Minare” projesiyle aslına uygun, mevcut olan bu yapıların restore edilip korunması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının, belediyenin ortak projeyle zaman geçirilmeden kamulaştırılıp hak sahiplerine de, Selçuklu Mimarisinde kapalı çarşı, han yapılarak verilip boş alanların turizm amaçlı tesislerin kurulması, park, bahçe, mesire yerleri yapılması amacımız. Aslında hiçbir şehir ebediyen kurulduğu gibi kalamaz, mutlaka gelişecek, çağın yeni şartlarına göre yeni görünümlere bürünecek, çağdaşlığın tadına varacak, çağının nimetlerinden yararlanacak. Ancak bütün bunlar nasıl olacaktı, acaba yepyeni çağdaş bir şehir yaratmak uğruna, eski tarihi şehrin kimliğini, özünü, bir süngerle silip, onlardan boş kalan yerlere apartmanları dizip vermek yeterli mi? Doğru mu olacaktı? Biz galiba hiç düşünmeden bunu yaptık ve şimdi karşısına geçip bakıp neler kaybettiğimizi düşünüp kahroluyor ve beğenmiyoruz. Ne pahasına olursa olsun Muş’umuzun marka değeri olan “Üç Minare” öz kimliğiyle geçmişindeki gibi hayat bularak, tarihi kültürel olan bu yerlerin korunup memleketimizin değerini hiç etmeyeceğiz. Bilimsel ve yoğun bir sosyal eğitim kampanyası açmak, korumanın sosyal ekonomik tarihi ve milli yönlerden yararlarının açıklanması, anlatılması gerekmektedir. Yalnız kamu yöneticileri değil, halkta bu eserlerin niçin korunduğunun bilincinde olmalıdır. Eski eserler yasası da, yerine getirilen kültür ve tabiat varlıklarını koruma yasası da, eski eserlerin korunmasının zorunlu olduğunu ve bunların yok edilmesinin veya tahribinin suç olduğunu söylüyor. Ama kanunların o kadarda işlediğini söyleyemeyiz. Kimin elinde kazma, kürek, kepçe varsa tarih mi, kültür mü, değerlerimiz mi umurlarında değildir. Tek amaçları rant ve çıkarlardır. Haydi el ele tarihi kültürel değerlerimizi bir çok eseri barındıran “Üç Minare” bölgesini koruyalım. Halkımıza ve memleket sevdalılarına çok iş düşmektedir. Ortak değerlerimiz ve geleceğimiz için birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz ki bin yıldan beri bu yerler, yapılar, bizlerin geçmişi ve geleceği olan bu yerlerin, yok edilmemesi için ne olursa olsun caba sarf edip korumalıyız” ifadelerini kullandı.
“HALKIMIZIN VE İLİMİZİN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Dernek olarak halkın ve Muş’un sesi olmaya devam edeceklerini belirten Özlü: “Yani Çar çayının sağlı sollu etrafının kamulaştırılıp yeni yapıların yıkılıp eski yapıların tespit edilip restore edilerek turizm amaçlı kullanılmasını sağlayarak, Çar çayı boyunca sağlı sollu kordon boyu çok amaçlı yürüyüş alanları oluşturarak, boş alanların park, bahçe, çocuk oyun alanları, spor kompleksleri, halka açık kültürümüz olan bostan geleneğimiz olan, bostan alanları oluşturarak halkımızın, ilimizin hizmetine sunarak, ilimizin güzelliğine güzellik katarak, modern ve yemyeşil yaşam alanları oluşturarak, ilimize görsel ve özel bir yaşam alanı sunmak, hiçbir şekilde bu alanlara yapı izni verilmemelidir. Tarihin, kültürün, dünyaya açılan kapısı, penceresi olan kadim ve medeniyetler şehrimizde kuşun, bülbülün, baykuşun otladığı, öttüğü çayır çimen ne yazık ki halen 21. yüzyılda harabe, köy görünümde olması, seçilmiş, atanmışların ilimize yıllardır kayıptan başka hiç bir şey vermeyişleri, vurdumduymazlıklarından ibarettir. Bunu da halkımız açık net görüyor. Yıllardır menfaatsiz, çıkarsız, ilimizin her alanda kalkınması, tanıtılması, gelişmesi için gönülden çaba sarf eden derneklerimizle, halkımızın, ilimizin sesi olmaya devam edeceğiz” diye kaydetti.HABER49