HABER49- 1 Eylül 2024 ile 28 Şubat 2025 tarihlerini kapsayan beş aylık süreçte, Diyarbakır Barosu Adli Yardım Birimi’ne tam 733 kadın başvuruda bulundu. Bu rakam, kadına yönelik şiddetin boyutlarını gözler önüne serdiği gibi, kadınların hak arama bilincindeki artışı da gösteriyor. Protokol çerçevesinde yürütülen çalışmalar, yalnızca bireysel başvurularla sınırlı kalmayıp, kadınlara rehberlik eden bir hukuki altyapı oluşturmayı da hedefliyor.
Kadınların başvuru nedenlerine bakıldığında, en çok karşılaşılan şiddet türü psikolojik şiddet olarak öne çıkıyor. 733 başvurunun 570’i bu şiddet türüne ilişkin yapıldı. Bu, başvuruların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Ekonomik baskı ve bağımlılık üzerinden şekillenen ekonomik şiddet ise 486 başvuru ile ikinci sırada yer alırken, fiziksel şiddet nedeniyle yapılan başvuru sayısı 442 olarak kayıtlara geçti. Kadınlar tarafından bildirilen diğer şiddet türleri arasında mobbing, dijital şiddet ve cinsel şiddet de dikkat çekiyor. 201 kadın iş yerinde psikolojik baskıya maruz kaldığını ifade ederken, 149 kadın dijital ortamda taciz veya tehdit edildiğini bildirdi. En az bildirilen ancak en ağır travmalara neden olan şiddet türü ise cinsel şiddet oldu; 137 kadın bu kapsamda başvuru yaptı.
2025 2. ÇEYREK VERİLERİ AÇIKLANDI: KADINLAR EN ÇOK PSİKOLOJİK ŞİDDETE MARUZ KALIYOR
2025 yılı 1 Mart – 23 Haziran tarihlerini kapsayan ikinci çeyrek verilerine göre Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, 388 kadının adli yardım talebinde bulunduğunu raporladı. Bu başvuruların 255’i kabul edilerek resmi dosyalar oluşturuldu. Raporda dikkat çeken bir diğer detay, başvuran kadınların büyük çoğunluğunun birden fazla şiddet türüne maruz kalmış olması oldu. Psikolojik şiddet yine en yaygın şiddet türü olarak öne çıkarken, bu kategorideki başvuru oranı yüzde 26,26 olarak belirlendi. Ekonomik şiddet yüzde 23,03, fiziksel şiddet ise yüzde 20,30 oranında rapora yansıdı. Bunun yanında cinsel, dijital ve mobbing türleri de başvurular arasında yer aldı.
Kadınların hukuki destek taleplerine ilişkin veriler ise toplumdaki sosyoekonomik dinamikleri doğrudan yansıtıyor. Başvuruların yüzde 49,69'u boşanma ve feri davalar üzerine olurken, nafaka ve velayet gibi davalar da yüksek oranda talep edildi. Nafaka talepleri yüzde 20,13, velayet davaları ise yüzde 16,98 oranında kayda geçti. Öte yandan, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında yapılan başvurular yüzde 5,5’lik orana sahip. Bu durum, yasal haklara erişim konusunda farkındalığın arttığını ancak uygulamada hâlâ birçok kadının desteğe ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Raporda ayrıca, adli yardım mekanizmalarının yeterince yaygın olmaması nedeniyle kadınların adalete erişim sürecinde ciddi ekonomik engellerle karşı karşıya kaldığına dikkat çekildi. Bu çerçevede, adli destek sistemlerinin hem kurumsal hem de maddi yönden güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
BARO KADIN HAKLARI MERKEZİ'NDEN ÇARPICI ÖNERİLER: EĞİTİM, DESTEK HATTI VE BELEDİYELERLE İŞBİRLİĞİ ŞART
Kadına yönelik şiddetle mücadelede yalnızca hukuki değil, sosyal, psikolojik ve ekonomik desteklerin de büyük önem taşıdığına işaret eden Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, yayımladığı raporla çok sayıda somut öneride bulundu. Öncelikli olarak, psikolojik ve ekonomik şiddet alanında bilinçlendirme eğitimlerinin artırılması gerektiği vurgulandı. Ayrıca kadınların 6284 sayılı Kanun kapsamındaki haklarını daha iyi bilmesi için yaygın bilgilendirme çalışmaları yapılması gerektiği belirtildi. İş yerlerinde yaşanan mobbing ve dijital ortamda gerçekleşen dijital şiddet vakalarına ilişkin de ayrı destek hatlarının oluşturulması önerildi.
Baro, özellikle boşanma sürecindeki kadınlara ücretsiz avukat desteği sağlanmasını ve bu süreçte psikolojik danışmanlıkla birlikte sosyal yardımların da entegre edilmesini önerdi. Kadınların çok boyutlu ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir sistemin ancak belediyelerle kurulacak aktif işbirlikleriyle mümkün olabileceği raporda altı çizilen başlıklardan biri oldu. Bu kapsamda, sığınma evleri, psikolojik destek merkezleri ve hukuki danışmanlık birimlerinin baro kadın hakları merkezleriyle ortaklaşa çalışması gerektiği belirtildi.
Raporda dikkat çeken bir diğer öneri ise, şiddet mağduru kadınların başvuru süreçlerinde bürokratik engellere takılmadan hızlıca destek alabilmesi için tek duraklı destek merkezlerinin kurulması oldu. Bu merkezlerin hem hukuki süreçleri hızlandıracağı hem de kadınların psikolojik olarak kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlayacağı öngörülüyor. Diyarbakır’da uygulanan bu modelin, Türkiye genelinde de yaygınlaştırılması yönünde bir çağrı yapıldı.