ŞAFAK MI, YANGIN MI?
“Hakikatte bir şafak diye baktığın şey, bir yangındır.” Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’undan bu cümle, okudukça düşündüren bir cümle… Bazen seyre daldığımız, bizi umutlandıran, canlandıran, çok güzel dediğimiz ve yaklaştıkça hakikatte yanıldığımızı, yandığımızı geç idrak ettiğimiz çokça hadise yaşıyoruz. Günümüz siyaseti o kadar hareketli, her gün o kadar çok manzarayı temaşaya çağırıyor ki bizi şafak mı yangın mı bilmeden yaklaşıyoruz. Şimdilerde hem ülkenin hem ilin gündeminde yeni partilerin şafağı var. Ardından gelen güneş mi yangın mı bilinmez ama söylemlerini yakından takip ettiğim bazı siyasîleri dinleyince amaçlarının bu şafağın ardına bir güneş düşürmek değil var olan güneşi balçıkla sıvamak olduğu âyan.
Yıllardır bu ülkede müşahede ettiğimiz acı bir gerçek; kaliteli muhalifliğin yoksunluğu. Hâlbuki kürsüye varmadan lisân-ı hâl ile mutedil olmak ve kürsüde lisân-ı dîl ile hitap edebilmek yetecekti. Yeni muhalefet eskisini aratmadı. Gönül isterdi ki kürsüde şecaat arz ederlerken iftiradan, yalandan, riyadan beri olsunlar. Ellerine mikrofon alıp “akp hırsız” diye nida atanlar sirkatini söylerken gülünç duruma düştüklerinin farkında bile değiller. Hırsız var mıdır peki, elbette ve maalesef her yerde vardır fakat Sayın Erdoğan’ın haberdar olduğu, AK Parti çatısı altında görev alan ve hırsızlığa yeltenen hiç kimse bir saniye bile orada barınamaz. Maskesini takıp bu davanın adına leke süren kim varsa, bu çatı altında bir lokma haram yiyen kim varsa burnundan fitil fitil gelmesi tek temennimizdir.
Siyasette yol almak basireti, dirayeti, feraseti ve en önemlisi cesareti gerektirir. Eleştirilmeye, hakikati duymaya dahi cesaret edemeyenler yazdığımız iki kelâmı kendine dert edinip ailemizi, çevremizdekileri arayarak üst perdeden konuşmayı kendilerine hak görüyor. Buyurun, BURADAYIZ ve YAZIYORUZ. Kürsülerde demokrasiden, özgürlükten dem vurmak kolay ama hakkınızda iki satır yazılınca arayıp “bir daha bizim hakkımızda yazmayacak” diye özgürlüğümüzü kısıtlama teşebbüsünde bulunmak neye dâhil? Ve sizin ısrarla dem vurduğunuz gibi arkamızda bize bunları yazdıran hiçbir güç de yok. Ancak Allah’a güvenir ve O’na dayanırız. Lütfen gençlerden bu kadar korkmayın, karşınızda cesur bir genç gördüğünüzde muhakkak birine dayandığını düşünmeyin. Bizler hakikati görecek ve onun muhkem kılınması için gençliğimizi bu uğurda kıymetlendirecek aklı başında insanlarız. Bununla gurur duyun, ardınızdan gelen gençleri de bu minvalde yetiştirin lütfen, lütfen! Gençleri korkaklığa, sadece sizin onaylayacağınız cümleler kurmaya mahkûm etmeyin, söz hakkı tanıyın, güvenin, inanın, yüreklendirin. Eğer bir gün yanlış yaparsanız sizin karşınıza dikilecek kadar özgüven aşılayın. Başka türlü, bir gelecek kuramazsınız.
Muş küçük yer, neredeyse herkes birbirini tanır. Bunu koz olarak değil birlikte güçlenmek için kullanalım. Hangi görüşten, partiden olursak olalım “öteki”den bahsederken suçlayıcı, yıpratıcı, aşağılayıcı bir dil kullanmaktan vazgeçelim. Kürsüde “akp şunu yaptı, bunu yapmadı” söylemleri üzerinden siyaset yürütmek yerine, kendinize ait bir söylem geliştirmek “biz bunu yapacağız, bunu yapmayacağız” demek daha güven verici. Amacım hiç kimseyi kırmak, küçük düşürmek değil fakat birileri “akp hırsız” dedikçe, “asıl hırsız sizsiniz” demek de benim boynumun borcu olsun. Umarım çok geç olmadan birbirimizi incitmeden siyaset yapmayı öğreniriz.