Bölge

Prof. Dr. Mehmet Kavukcu’dan Brüksel’de Etkileyici Göç Performansı

Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, Brüksel’de gerçekleştirdiği performansla Türk toplumunun Avrupa’ya göç sürecinde yaşadığı zorlukları sanatla yorumladı. Sırtında taşıdığı metal karyola, göçmen hayatının yükünü simgeledi.

HABER49-Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kavukcu, Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleştirdiği performansla Türk toplumunun Avrupa’ya uzanan 60 yıllık göç serüvenine sanat aracılığıyla ayna tuttu. Kavukcu, 1964 yılında Türkiye ile Belçika arasında imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın yıl dönümünde düzenlediği performansla, Avrupa’ya göç eden Türk işçilerinin yaşadığı zorlukları ve aidiyet mücadelesini somut imgelerle gözler önüne serdi. Kavukcu’nun performansı, özellikle göç olgusunun bireysel ve kolektif bellekteki izlerini sanat yoluyla ifade etme çabasıyla dikkat çekti.

Performans kapsamında, göçmenlerin o dönemde yaşadığı geçici ve zorlu barınma koşullarını temsilen metal bir karyolayı sırtına alarak Brüksel’in önemli noktalarından biri olan Kuzey Tren İstasyonu’ndan Rogier Meydanı’na kadar yürüdü. Zaman zaman karyolayı yerde sürükleyerek ilerleyen sanatçı, izleyicilere göçün yalnızca bir mekân değişikliği değil, aynı zamanda derin bir ruhsal ve fiziksel yük taşıma hali olduğunu simgesel bir dille aktardı. Göçmenlerin Avrupa’da karşılaştıkları sosyal, ekonomik ve kültürel engeller, Kavukcu’nun taşıdığı yatakla birleşerek adeta sessiz bir çığlığa dönüştü. Performans sırasında kullanılan sarı işçi yağmurluğu, nevresim, yastık ve çarşaf gibi günlük eşyalar, göçmen yaşamının en sade ama etkileyici detaylarını izleyiciyle buluşturdu.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) destekleriyle hayata geçirilen bu anlamlı performans, göçün yalnızca geçmişe ait bir mesele değil, günümüzün de sosyo-kültürel yapısını şekillendiren dinamik bir olgu olduğuna işaret etti. Kavukcu, performansı sırasında sadece taşıdığı yatakla değil, üzerine kalem ve boyalarla işlediği sembollerle de güçlü mesajlar verdi. Yastığa hem Türk bayrağındaki ay yıldızı hem de Belçika bayrağını çizerek iki kültür arasında sıkışmışlık hissini vurgularken, çarşafa yazdığı tarih, isimler ve kısa cümlelerle göçün duygusal izlerini sanatsal hafızaya kazıdı. Sanatçının bedenine ve eşyalara işlediği bu semboller, göçmenlerin yaşadığı kimlik mücadelesinin görsel bir anlatımı olarak izleyenlerin hafızasında derin izler bıraktı.