
Büyüközer, 12 yıllık diyetisyenlik kariyerine ek olarak 5 yıllık fitness antrenörlüğü eğitimi aldığını belirtti. Büyüközer, bu birikimiyle insanlara sağlıklı beslenme konusunda rehberlik etmeye çalıştığını ifade ederek şunları söyledi:
“Obezitenin Türkiye’de yüzde 70’lere ulaştığı bir döneme giriyoruz. Dünya Sağlık Örgütü de bu oranın önümüzdeki 5 yıl içerisinde daha da artacağını öngörüyor. İnsanlara beslenme ve fiziksel aktiviteyi bir araya getirerek doğru bir şekilde yönlendirmek için çabalıyoruz.”

Beslenmenin yalnızca kilo vermek için değil, sağlıklı bir yaşam için yapılması gerektiğini vurgulayan Büyüközer, “Beslenme hayatımızın olmazsa olmazı. Muş adına konuşuyorum. 13 yıl süre içerisinde gördüğüm kadarıyla insanlar beslenmeyi zayıflamak olarak algılıyor. Bizim de diyetisyen olarak en sevmediğimiz ve istemediğimiz mantık bu. Beslenme sağlık için yapılır. Çünkü bizim bir ömrümüz var. Verimli geçirebileceğimiz 40 yıla yakın bir süreç var önümüzde. Bu süreci ne kadar sağlıklı geçirirsek o kadar iyi bir hayat kalitesi oluşturabiliriz. İnsanların zayıflamaktan ziyade doğru beslenmeyi öğrendikleri zaman sonuç alacaklarını bilmeleri gerekir. Bunu da onlara anlatırken etkilenebilecekleri ekstra unsurlardan kurtarmakla yükümlüyüz. Örneğin ekmek dediğimiz bir unsur var. Yani insanlar ekmek yiyemiyor şu an. Biz bu insanlara ekmeği yemesi gerektiğini, yanında neler yemesi gerektiğini bir besin sistemi içerisinde anlatmaya çalışıyoruz. Muş’ta diyetisyen denildiği zaman akla ilk gelen şey ‘Hocam benim göbeğim var! Bu göbeği nasıl eriteceğiz? Hocam ben biraz kilo aldım ne yapabiliriz? Hocam ekmeği kestik ama hâlâ zayıflayamadık. Hocam bir haftadır açım niye kilo vermiyorum?’ gibi durumlara maruz kalıyoruz. Biz de danışanlarımıza bunu anlatırken biraz temelden başlıyoruz. Bizim verdiğimiz yönergelere uyarsanız sonuç almaya başlayacaksanız. İnsanlar kilo vermeyi haftada bir rakam üzerinden vermeye çalışıyor. Diyor ki, bir haftada kaç kilo veririm ve benzeri olaylar. Fakat biz kişiyi değerlendirdiğimiz zaman bu değerleri kabullenmeyebiliyorlar. Bu da Muş’ta yaşadığım en büyük sorunlardan bir tanesi” ifadelerini kullandı.

Kış mevsiminde doğru beslenmenin önemine vurgu yapan Büyüközer, “Kış aylarına girdiğimiz zaman insanların kilo eğiliminin biraz daha arttığını görüyoruz. Bunun hem fizyolojik hem de biyolojik bir karşılığı var. Fakat insanlara yazın da kışın da önerdiğimiz bir doğru beslenme dediğimiz bir yöntem var. Bu da doğru protein kaynağı, doğru karbonhidrat kaynağı ve bunun yanında ekleyebileceğimiz antioksidan içeriği yüksek meyve ve sebze grupları var.
Kış aylarında vücut ısısı düştüğü için enfeksiyon riski yüksek. Aynı zamanda soğuk algınlığı dediğimiz hastalıklara daha çok maruz kalındığı için serbest radikalleri arındırıcı antioksidan içeren meyveleri tüketmeleri daha faydalı olacaktır. Onun dışında mutlaka protein doğru kaynaktan et ürünlerinden kuru baklagilden karbonhidratı da tahıl gruplarından tedarik ettiği zaman özel bir durum olmadığı sürece kolay kolay hastalanılamayacağını söyleyebiliriz” dedi.

Büyüközer, Muş’ta diyetisyenlere başvuru oranlarının büyükşehirlere kıyasla daha düşük olduğunu belirterek, “Muş’ta insanların diyetisyene başvuru oranı oldukça düşük. Bunun altında yatan sebeplerden biri, yanlış algılar ve sağlık bilincinin yeterince yerleşmemiş olması. Bu konuda farkındalık oluşturmak ve doğru bilgilendirme yapmak bizim sorumluluğumuz.” diye ekledi.


